Haberler:

SMF - Henüz Yeni Yüklendi!

Ana Menü

Son İletiler

#1
Sahih Hadisler / B Harfi İle Başlayan Hadisler
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:52 ÖS
Baba adıyla yemin yasaktır. Buhari 14/6528

Baba çocuğuna verdiği bağıştan dönebilir. Tirmizi 2215, 1315

Baba evlendireceği kızdan izin alır. Nesei 3250

Babası olmayana babamdır diyene cennet haramdır. Müslim 63, 203, Ebu Davud 5113, 4718

Babanda babamda ateştedir. Müslim 203, Ebu Davud 5113, 4718

Babanın nikahı altındaki kadınla evlenmek haramdır. Nesei 3317

Babanın ve mazlumun duası reddolunmaz. İbni Mace 3862

Baba oğluna boşamayı emredebilir. İbni Mace 2088

Baba oğlunu öldürmesiyle kısas edilmez. İbni Mace 2661

Bacak bacak üstüne atılmasını men etti sırtüstü yatarak uyluk açık olarak. Tirmizi 2915

Bağdaş kurarak namaz kılınır. Nesei 1661

Bağdaş kurarak oturmak. Müslim 670, İbni Mace 32, 62, Tirmizi 585, Ebu Davud 4850

Bağışlama. Müslim 1620

Bağırarak zikir yasaktır. Buhari 8/3929, Müslim

Bağiy babı. Müslim 2687, İbni Mace 4211, 4214

Bahçelerden geçerken meyva yemenin mubahlığı. Tirmizi 1303

Bakire ile nikah. Buhari 11/5170, Müslim 715, 1466

Balcağızını tatmadıkça helal olmaz. Nesei Talak 9, Darimi Talak 49, İbni Mace Talak 32, Tirmizi Nikah 27, Muvatta Nikah 17, 18, Buhari Şehadet 3, Libas, 6, 23, Talak 4, Edep 68, Müslim Talak 1, 5

Bal şifa kaynağıdır. Buhari 12/5723

Balık ve çekirgenin ölüsü yenir. İbni Mace 3218, 3222

Balık yemek bedeni zayıflatır. UYDURMA. El-Menaru'l-Münif 64

Balık ve çekirge helaldir: İbni Mace 3314

Balinanın yeneceği. Tirmizi 2593, Nesei 4331

Bana ancak namaza kalktığım zaman abdest almam emredildi. Tirmizi 3/1908

Bana itaat eden Allah'a itaat etmiştir. Buhari Ahkam 1, İbni Mace 1

Bana dünyada kadın güzel koku ve namaz sevdirildi. Nesei 3928

Bana itimat etmiyor musunuz? Ben Sema'da olan Allah'ın eminiyim sabah ve akşam bana gökyüzünün haberi geliyor. Müslim 1064

Baston sünnettir. UYDURMA. Aliyu'l-Kari 56

Başına bir musibet gelen hiçbir Müslüman yoktur ki Allah'ın emrettiği şekilde: Biz Allah'ınız ve ancak O'na dönücüleriz, Allah'ım musibetim hususunda bana ecir ver ve bana bunun arkasından daha hayırlısı ihsan buyurmasın. Müslim Cenaiz 3, 4, İbni Mace Cenaiz 55, Bakara 156

Başın meshi komple olması. Buhari 1/327, 332

Başkalarının avret mahalline bakmak haramdır. Müslim 338

Başkaldıran cennete giremez. Buhari İ'tisam 2

Başlarına bir kadın geçiren millet felah bulmayacak. Tirmizi 2365

Başkası adına hac. Müslim 1334

Bayram ayları 29 gündür. Müslim 1082

Bayramda def çalmak mübahtır. Nesei 1593

Bayram namazı. Tirmizi 537, İbni Mace 1278, 1291, Nesei 1565

Bayram namazı hutbeden önce kılınır. Nesei 1564

Bayram namazında hayızlıda olsa kadınların bulunacağı. Müslim 890, Tirmizi 539

Bayram namazı 12 tekbirle kılınır. ZAYIF Ebu Davud 1149, İbni Mace 1280, Tirmizi 535

Bebekle oynanabileceği. Ebu Davud 4932, Müslim 1422, 2440, İbni Mace 1826, Buhari 13/6093

Bedevinin gelip mescide bevl etmesi. Nesei 56

Bedir gazası. Müslim 1779

Belada Allah'a sığınma. Buhari 14/6297, 6506

Belaya uğrayınca dua. Tirmizi 3654

Beni övmeyin. Müsned 4263

Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle kılın. Müslim 2/544, Buhari 2/675, 880, Ezan 18, Müsned 5/53, Buhari 7/3037, Nesei 739

Ben kulumun yanındayım, bana dua ettiğinde onunla beraberim. Tirmizi 2496

Ben Mirac için yukarı çıkarıldığımda bakırdan tırnakları bulunan ve tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir kavmin yanından geçtim ve:

−Ey Cebrail bunlar kimdir? diye sordum. Cebrail:

−Bunlar insanların etlerini yiyen ve ırzlarına dil uzatanlardır, dedi. Ebu Davud Edeb 40 Bab 4878

Beli dümdüz tutma. Ebu Davud 855, Tirmizi 264, İbni Mace 870

Ben Ademoğlunun efendisiyim. Toprağı ilk açılacak benim, İlk şefaat edecek benim, ilk şefaatı kabul edilecek benim. Ebu Davud 4673, Müslim 2278

Ben Ademoğlunun seyyidiyim. Tirmizi 335

Ben bir beşerim. Doğruyu da bulurum hata da ederim. İbni Abdi'l-Berr el-Cami 2/32, İbni Hazm el-İhkam 6/149

Benden sonra şu ikisine uyun. Tirmizi 3904, İbni Mace Mukaddime 11

Benden sonra kafirlere benzeyip birbirinizin boynunu vurmayın. Tirmizi 2289, Nesei 4109-4115, İbni Mace 3942

Ben devamlı oruç tutarım, seferde de tutayım mı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dilersen tut dilersen tutma dedi. Ebu Davud 2402, Buhari, Müslim 1121, Tirmizi, Nesei 2296, İbni Mace 16

Ben ilmin şehriyim, Ebu Bekir onun esasıdır. UYDURMA Fetavel Hadisiye 269

Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır. UYDURMA Acluni 1/202, Aliyu'l-Kari 43

Ben insanlarla, "La İlahe İllallah" demelerine kadar savaşmakla emrolundum. Onlar bunu deyince öldürmeyi hak etmeleri dışında kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Bundan sonra hesapları Allah'a aittir. Tirmizi Tefsir 88, Müslim İman 20

Benim dünya ile işim yok. Dünyada ben bir ağacın altında gölgelenen ve sonra oradan ayrılıp giden bir atlı gibiyim. Tirmizi 2483

Benim doğduğum yer Mekke, hicret ettiğim yer Medine, Medine'de durdum mu Zul-Huleyfe'den öteye dönünceye kadar iki kılarım. Sahabi'nin biri Ebul Ali'ye:

−Ey Allah'ın Rasulü ben memleketime gidiyorum ve iki ay kalıyorum namazı kısaltacak mıyım? diye sorar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−Evet, orada elli yılda kalıncaya kadar seferisin dedi. Ebu Bekir Müsned 135

Ben kulumun bana olan zannının yanındayım. Beni zikrettiği yerde, ben onunla beraberim, buyurdu. Vallahi Allah, kulunun tevbesine sizden birinizin sahrada kaybolan hayvanını bulmasından daha çok sevinir. Herkim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim. Müslim Tevbe 1

Benim bildiğimi bilseniz az gülerdiniz. Tirmizi 2414, Nesei 1474, Muvatta 1/319, Buhari Kusuf 16/3, Müslim Kusuf 10/1

Benim ümmetimin yaşı 60 ile 70 sene arası olacak. Tirmizi 2433

Beni zikredip iki dudağı benimle hareket ettikçe kulumla birlikteyim. Buhari Tevhid 43

Benim beş tane ismim vardır. Buhari Menakıb 17, Tirmizi Edep 67, Darimi Rikak 59

Benim tarafımdan velev bir ayet olsun tebliğ ediniz. Buhari 1/32

Beni seviyorsan fakirliğe hazırlan. Tirmizi 4/2454

Benim ümmetimin yaşı, 60 ile 70 sene arasındadır: Tirmizi 4/2433

Ben sade vahyedilene uyarım. Ahkaf 9

Ben ancak iki ahmak sesten nehyedildim, Feryat ve çalgı sesi. Heysemi Zevaid 3/13

Ben kaybolanları sevmem. Enam 76

Benim mescidimde kılınan namaz, diğer mescidlerden 1.000 misli daha efdaldir. Nesei 691

Benim mezarımı mescid edinmeyin. Müslim 532

Benim yarattığım gibi yaratmaya çalışandan daha zalim kim vardır. Buhari 16/7432

Beni namaz kılanlardan eyle. Şuara 78, Bakara 128, İbrahim 40

Beraber oturun. Ebu Davud 4823, Müslim 430

Besmelesiz abdestte hayır yoktur. Buhari Vudu

Besmele çek önünden ye. Müslim 2022, Nesei 4414

Besmelenin namazda gizli okunacağı. Müslim 399, 299, Tirmizi 244

Beş şey sorulmadan ayakları ayrılmayacak bir kulun mahşerde... Tirmizi 2531

Beş rekat kılan sehv secdesi yapar. Müslim 572, Ebu Davud 1019

Beş hakkı vardır Müslümanın Müslüman üzerinde... Müslüm 2162

Beş rekat vitr kılınır ve yalnız son rekatta oturulur. Ebu Davud 1359, 1338, Nesei

Beş defa emme. Müslim 1452

Beş vakit namazın vakitleri. Müslim 610

Beşikte konuşan üç çocuk. Müslim 3005

Beş şey fıtrattandır. Tirmizi 2904, Nesei 5190

Bevlin kabir azbına sebebiyeti. Buhari 3/1284, 1300

Beyaz elbise giyinin, ölülerinizi de beyaz kefene sarın. Tirmizi 2961

Beyaz kılları yolmayın, o Müslümanın nurudur. Tirmizi 2974

Bıyığı alın sakalı bırakın. Tirmizi 2912, Nesei 5000, 5013, Muvatta 4/323, Müslim Taharet 259, Ebu Davud 4199

Bıyığından almayan bizden değildir. Tirmizi 2909, Nesei 13

Bıyığın ölçüsü. Buhari 13/5925

Bidat. Buhari 4/1749, 5/2492, 6/2962, 15/7170, 2/722, 15/7159, Müslim 3/867, İbni Mace 1/46, Müsned 4/105, Camiu's-Sağir 2/7790

Bidatçı imamın arkasında namaz kılınır. Buhari 2/722

Bidatçının günahı kıyamete kadar gider. Müslim 1017, 2674

Bidatçı lanetlenmiştir. Buhari 4/1749

Bidatın İslam'da ki ilk zuhuru. Darimi 1/210

Bidat ehlini dinlerse Allah'ın onun üzerinde koruması kalkar ve ona yani bid'ata verilir. Ebu Nuaym 7/26, 34

Bildiğini gizleme. Bakara 159, 174, 213

Bile bile babasını inkar edenin hali. Müslim 61

Bilgi isteyin Allah'tan. Tirmizi Dua 105, İbni Mace Dua 5

Bilgi lafızda kalan şey değildir. Ancak faydası olan şeydir. Ebu Nuaym Hilyetü'l-Evilya 9/123

Bilinmeyen için Allah bilir demek. Buhari 10/4745

Bilmediğin bir şey için Allah daya iyi bilir demenin ilimden oluşu. Buhari 10/4745

Bina yapımı. İbni Mace 4160, 4163

Binek giden yürüyene, az olan çoğa selam verir. Müslim 2160

Bir gün biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber idik. Kokmuş bir leşten kokular geldi. Bu koku nedir biliyor musunuz? Bu mü'minlerin gıybetini yapan kimselerin kokusudur dedi. Ahmed 3/351

Bir hakim hükmedeceği zaman içtihad eder sonra bu hükümde isabet ederse o hakime iki ecir vardır. Müslim 1716, Buhari 16/7222, Ebu Davud Akdiye 2, Tirmizi 1342, Nesei Kuzat 3, İbni Mace Ahkam 3, Müsned 2/187, 4/198

Bir kavme akıllarının almadığı bir şey anlatma. Müslim Mukaddime 5/8

Birbirine karışmayan iki deniz. Buhari 10/4827

Bir kadının halası veya teyzesiyle bir nikah altında kalamaz. Müslim 1408

Biriniz acele etmedikçe duası kabul edilir. İbni Mace 3853

Bire on verilir... Buhari 8/3640, 7/3027, 16/7383

Bir delikten mümin iki kere sokulmaz. Müslim 2998, İbni Mace 3982, Ebu Davud 4862

Birlik olma. Müslim İmare 59, Ebu Davud Sünne 27

Bir beldede iki kıble olmaz. Ebu Davud 3032, Tirmizi 339

Bir ve iki defa emme. Müslim 1450

Bir kimsenin yemeği iki kişiye yeter. İbni Mace 3254

Bir adam 99 kişi öldürmüş de tevbesi kabul edilip edilmeyeceğini sormaya başlamış. Müslim 2766

Bir kâfire karşılık mümin öldürülmez. Kim kasten bir mümini öldürürse katil öldürülenin velilerine teslim edilir. İsterse katili öldürürler. İsterlerse diyet alır. Ebu Davud Diyet 4/4506, Tirmizi 1434, İbni Mace 2659, Buhari 15/6778 Nesei 4779

Birbirine karışmayan iki deniz. Buhari 10/4827, Tirmizi 2615

Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İbni Mace 3254

Bir bağırsakla yer mümin, kâfir yedi bağırsakla yer. İbni Mace 3251, 3257

Bir kişinin mescitle ilgilendiğini görürseniz ona iman şahadetinde bulunuz. Tirmizi 2750

Bir kulun ömrünü nerede tükettiği, ilmini nerede kullandığı, malını nereden kazanıp nereye harcadığı ve cismini nerede yıprattığı sorulmadıkça onun ayakları Allah'ın huzurundan ayrılmaz. Tirmizi 2532

Bir adam yanında bir veya iki kişi olmadan kocası evde bulunmayan bir kadının yanına girilmez. Müslim 2173

Bir kadın kocasına başka bir kadını anlatmasın. Buhari Nikah 118, Ebu Davud Nikah 43

Biriniz kardeşiyle kavga ederse yüzden kaçınsın. Çünkü burada olanlar sözlerimi hazır olmayanlara tebliğ etsin, anlatsın. Buhari 1/30

Bir tek namazı yirmi sene unutan kimse bu namazdan başkasını kaza etmez. Buhari 2/648

Biz elçi göndermedikçe azab edici değiliz. İsra 15

Bize silah çeken bizden değildir. Müslim 98

Bizimle onlar arasındaki söz namazdır. Kim bu namazı terk ederse küfre girer. Tirmizi 2756

Biz işimize isteyeni tayin etmeyiz. Müslim 14

Bizde Fatıma (Radiyallahu Anha)'nın mushafı vardır. Allah'a yemin ederim ki onda sizin Kur'an'ınızdan bir tek harf dahi yoktur. ŞİANIN UYDURMASI. El-Kuleyni el-Kafi 57

Bizden başkasına benzeyen bizden değildir. Tirmizi 2835

Biz melekler içinde köpek ve resim bulunan eve girmeyiz. Müslim 2104

Biz katiyen her isteyene memuriyet vermeyiz. Nesei 4

Borcun yazılması. Buhari 5/2424

Boşanan kadın doğurunca iddeti doğurunca biter. İbni Mace 2026

Boşama sözleri. Buhari

Boşanan kadın ise başka bir adamla evlendi ve az sonra o adam da sözü edilen kadını onunla henüz cinsi temasta bulunmadan boşadı. Nesei Talak 9, Buhari Libas 6, 23, Edep 68, Talak 4, Şehadet 3, Darimi Talak 49 İbni Mace Talak 32, Tirmiz Nikah 27, Muvatta Nikah 17, 18, Müslim Talak 1, 5

Boynuzsuz davarın boynuzlu davardan kısası alınacaktır. Tirmizi Kıyametin Sıfatı Babı 2535

Bölünmeyin. Şura 14, Beyyine 4, Bakara 213, Casiye 16, Al-i İmran 105, Enam 159, Rum 30, 32

Buhari'nin Ebu Hanife hakkında sözleri. Buhari 15/6852

Bu ikisine uyun. Tirmizi Menakıb 16, 3904, İbni Mace 11

Bu iplikten kasıt gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır. Müslim 1090, Siyam 33, Tirmizi Tefsir 17

Buluntu mal. Müslim 1722

Buluntu mal helal değildir. Buhari İlim 28, Edep 75, Lukata 234, Ebu Davud Lukata 1, Muvatta Akdiye 46, Tirmizi Ahkam 35

Bu ümmetten birine ilham gelse, bu Ömer olurdu. Buhari 7/3445

Bu ümmette otuz abdal vardır. UYDURMA. Acluni 1/25

Burun ve alın üzerine secde. Müslim 215, 218, Ebu Davud 894

Bütün namazlar tek abdestle kılınabilir. Müslim 277

Bütün sevaplar güzel ahlaktadır. Tirmizi 2497

Büyük adamı emzirme. Nesei 3304

Büyük günahların tesbiti. Buhari 5/2442, 1/4623, 13/5980, 14/6550, 16/7404

Büyük günahlar. Tirmizi 2401

Büyük insanın süt emmesi. Müslim 1453

Büyü yapılması (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e. Müslim 2189
#2
Sahih Hadisler / A Harfi İle Başlayan Hadisler
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:51 ÖS
Abdest ancak sesten veya kokudan lazım gelir. Tirmizi 1/74,75

Abdest bozana selam verilmez. Tirmizi 2862, Müslim 370

Abdest bozarken selam alınmaz. Tirmizi 1/90, 2862

Abdest bozmak için yumuşak toprak aramak. Tirmizi 12, İbni Mace 307

Abdest namazı. Müslim 227, 228, 232, Nesei 151, 85

Abdest suyuyla günahların çıkması. Müslim 244

Abdest. Maide Suresi 6, Nisa Suresi 43, Müslim 225, 234

Abdesti olan ve sonra bozulduğundan şüphe eden o abdestle namaz kılabilir. Müslim 361, 362

Abdestsiz Kur'an okumak. Buhari 1/324, Müslim 373, Ebu Davud 18, Tirmizi 3384

Abdestsiz namazı Allah kabul etmez. Tirmizi 1/76

Abdestten artan suyu ayakta içti. Nesei 95

Abraş, kel ve körün kıssası. Buhari Enbiya 51, Müslim 2964, Riyazü's-Salihin 65

Acbü'z-Zeneb, kuyruk sokumundaki kemiktir. Toprak bunun dışındaki her şeyi yer. Terhib ve Tergib 7/89

Acemlerin birbirine tazim için ayağa kalktıkları gibi siz de ayağa kalkmayın. Ebu Davud 5230, İbni Mace 3836

Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan Allah'a sığınma. Ebu Davud 1540, Müslim 2706, Nesei 5450

Açık artırma usulü satış caizdir. Nesei 4485

Açlık hikmettir. UYDURMA Acluni 1/337

Açlıktan Allah'a sığınırım. İbni Mace 3354

Ad kavminin helakı. Buhari 7/3021, 10/4904, 4622

Ad kavminin öldürüldüğü gibi öldürürdüm haricileri. Nesei 4086

Adak adamayın çünkü kaderi değiştirmez. Nesei 3785, Müslim 1638, Buhari 14/6498

Adak hiçbir şeyi önlemez, ancak cimriden mal çıkarır. Nesei 3784

Adak konusu. İnsan Suresi 7, Buhari 14/6569, Müslim 1639, 1650

Adaletli olmak. Maide Suresi 8, Enam Suresi 152, Zumer Suresi 3

Adama karısını neden dövdüğü sorulmaz. Ebu Davud 2147, İbni Mace 1986

Adamın başına bela gelince yapacağı dua. İbni Mace 3892

Adamın birinin zekatı bilmeyerek, bir zengine, bir zinakara ve bir hırsıza vermesi ve hayıflanması. Daha sonra rüyasında zenginin ibret alması. Nesei 2513

Adamın yanında oturana ikram etmesi. İbni Mace 3716

Adamın biri iki parmağıyla dua ediyordu. Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birle, birle buyurdu. Tirmizi 3790

Adem (Aleyhisselam) ile Musa (Aleyhisselam) münakaşa etmesi. Tirmizi 2217, Müslim 3217, Buhari 14/6504

Adem (Aleyhisselam) ve zurriyetinin ilk yaratılışı. Buhari 7/3102, 3111

Adem'in ahdini unutması. Tirmizi 3589, Taha Suresi 115

Adem ile Musa birbirlerine hüccet getirip niza ediştiler. Musa:

−'Ya Adem, Sen bizim babamızsın. Sen bizi cennetten çıkarttığın için bizleri mahrumiyet ve zarara düşürdün dedi. Adem'de Ona:

−'Sen Allah'ın kelamı ile seçip mümtaz kıldığı ve lehine eliyle yazıp çizdiği Musa'sın. Öyle iken sen Allah'ın beni yaratmasından kırk sene evvel üzerime takdiridir buyurduğu bir işten dolayı dolay beni levm mi ediyorsun dedi. Müslim 2652

Adem topraktan, cinler ateşten, melekler nurdan yaratılmıştır. Müslim 2996

Adem ve Havva'nın örtünmesi. Buhari 9/4364

Ademoğlunun hepsi günah işler günah işleyenlerin en hayırlısı ise tevbe edenlerdir. Darimi 2730, Tirmizi 3760, İbni Mace Zühd 30

Ademoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister, ancak gözünü toprak doyurur. Tirmizi 2440

Ademoğlunun kuyruk kemiğinden başkasını toprak yer. Ebu Davud 4743, Müslim 2955, İbni Mace 4266, Nesei 4079

Ademoğlunun yanı başında 99 ölüm tehlikesi vardır. Tirmizi 2241

Ademoğlunun zinadan nasibi vardır. Müslim 2657

Ağaçlar kalem olsa denizler mürekkep olsa. Kehf 108, Lokman 27

Ağızların tadını kesen ölümü çokça anın. Nesei 1824

Ahir zamanda imanın elden gideceği. Müslim 148

Ahmaklara hikmetten bahsetmeyin. Darimi Mukaddime 34

Ahzab gazvesi. Müslim 1788

Ailesini korurken ölen şehittir. Nesei 4079

Aişe (Radiyallahu Anha) dokuz yaşında evlendi ve 18 yaşında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i kaybetti. Nesei 3244

Aişe (Radiyallahu Anha)'ya zina iftirası. Buhari 8/2770, Müslim

Aişe (Radiyallahu Anha)'nın duvara resim asması. Müslim 2107

Aişe (Radiyallahu Anha)'nın fazileti. Müslim 2438, 2447, Buhari 3/1312

Aişe (Radiyallahu Anha)'nın Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oda benim avret mahallini görmedik. ZAYIF İbni Mace 662

Aişe annemizin Allah Rasulü, namazda iken kapıyı açmasını istemesi. Nesei 1206

Aişe annemizin seferde namazı tam kılması. Nesei 1456

Aişe (Radiyallahu Anha) küçümsenen günahlardan sakın. Çünkü Allah katından onların peşinde olan, kaydeden melek vardır. Darimi 2729, İbni Mace Zühd 29

Ak saçları ve sakalı kınalamak. İbni Mace 3626

Akıl baliğ olan herkese Cuma namazının farziyeti. Nesei 1371

Akıl dini olsaydı İslam, ben ayağımın altını mesh ederdim. Ebu Davud162

Akika. Tirmizi 1556

Akika sünnettir ve her çocuk akika kurbanına rehin gelir. Ebu Davud 2837, Nesei 4219, İbni Mace 3164, Tirmizi 1550

Akil baliğ olan genç kızların, hayızlı kadınların bayrama gitmeleri emredildi. Nesei 1558

Aklı şuuru örten her şey haramdır ve sarhoş eden her şey haramdır. Ebu Davud Eşribe 5, Müslim Eşribe 75, Buhari Edeb 80, Ahkam 22, Megazi 60, Tirmizi 1923, Nesei Eşribe 53

Akrabasını sıla etmeyen cennete giremez. Ebu Davud 1696, Tirmizi 1974, Buhari, Müslim

Aksırana teşmid. Tirmizi 2884, Buhari 3/1176, 5/2263, 13/6169, Müslim 2991

Aksırınca Allah'a hamd edin. Buhari Edep 126, Tirmizi 2884 Edeb 3, İbni Mace 3715, Edeb 30

Aksırmak Allah'tan esnemek şeytandandır. Tirmizi 2893

Akşam namazının sünneti iki rekâttır. Müslim 729, 730, Buhari 3/1122

Akşam ile yatsı namazının birleştirilmesi, cem edilmesi. Buhari 2/622, 3/1069

Akşamdan evvel iki rekât nafile namaz. Müslim 836, Ebu Davud 1281

Aldatan bizden değildir. Müslim 164, Ebu Davud Buyu, 50, Buhari 5/2225

Ali (Radiyallahu Anh)'ın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana gizli bir şey söyledi demesi. Müslim 1978

Ali bin Ebu Talip (Radiyallahu Anh)'ın fazileti. Müslim 2404, 2409

Alimin abide üstünlüğü benim en aşağı mertebede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Tirmizi 2825

Alimler Nebilerin varisidir. Ebu Davud 3641, İbni Mace 1/223, Tirmizi 2822, Müslim

Alimlerin mürekkepleri şehidlerin kanından efdaldir. Hasani Basri'nin sözü. El-Kubra 321, Tahziru'l-Müslimun 59

Alkolle tedavi. Müslim 1984

Allah'ın 99 ismi. İbni Mace 3860

Allah, Adem'i kendi suretinde yaratmıştır. Müslim Birr 115, 2612

Allah, Adem (Aleyhisselam)'ı yarattı, sağ eliyle sırtını sıvazladı onun zürriyetini çıkardı. Ebu Davud Sünne 16, Tirmizi 3270

Allah aklını kullanmayanlara azab eder. Yunus 100

Allah ayağını indirir, koyar. Buhari Tefsir 50/1, Eyman 12, Tevhid 7, 25, Müslim Cennet 35, 37, 38, Tirmizi 2682, 3488

Allah bir kişinin kalbine bir kadına dünürlüğe gitme isteği koyduğunda ona bakmasında bir sakınca yoktur. İbni Mace Nikah

Allah bir kula hayır murat ettiği zaman dinde anlayış kendi ayıplarını görme hasleti verir. Kitabul Zühd ve'r-Rekaik 282

Allah bir kula nimet verdimi onu kulunun üzerinde görmek ister. Tirmizi 2972

Allah biri diğerini öldüren ve her ikiside cennete girecek olan iki adamdan dolayı güler. Buhari Cihad 28, Müslim İmare 128, Muvatta Cihad 28, Nesei Cihad, İbni Mace13

Allah her şeyin üzerine güzellik yazmıştır. Bir şeyi öldürdüğünüz zaman güzel öldürün bir şeyi boğazlayın eziyet vermemek için bıçağı bileyin ve hayvanın kolay ölmesini sağlayın. Müslim Sayd 12, Ebu Davud Edahi 12, Tirmizi Diyat 14

Allah (Azze ve Celle) hiç kimsede iki kalp yaratmamıştır. Ahzab 4, Tirmizi 3413

Allah (Azze ve Celle) kendi Nebilerinin diliyle neyi helal kılmışsa o helaldir. Darimi Mukaddime 39

Allah'a verilen ilk misak, galu bela. Tirmizi 3271, Buhari Enbiya 1, El-Bidaye ve'n-Nihaye 1/116

Allah yolcudan orucu ve namazın yarısını muaf tuttu. Hamile kadınla süt emziren kadını da oruçtan muaf tuttu. Nesei 2310

Allah çok hayalı ve çok cömerttir. Kişi O'na ellerini kaldırdığı zaman onları boş ve nasipsiz olarak çevirmekten haya eder. Tirmizi 3789

Allah her mahzun kalbi sever. UYDURMA Acluni 1/246

Allah için sevmek. Buhari 13/6025, 1/163

Allah kendine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Nisa 116

Allah kime hayır dilerse onu dinde bilgili kılar. Tirmizi 2783

Allah kimi severse kullarına sevdirir. Müslim 2637

Allah korkusundan ağlayan kişi süt memeye dönmedikçe cehenneme girmeyecektir. Tirmizi 2413

Allah kuluna kafi değilmi? Zümer 36

Allah nur vermedikten sonra onun nuru olmaz. Nur 40

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e itaatın gerekliliği. Buhari 10/4775, 15/6986

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Aişe (Radiyallahu Anha)'nın ayak koşusu yapmaları. İbni Mace Nikah 50, 1979, Ebu Davud 2578

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Aişe (Radiyallahu Anha)'nın yarışı. İbni Mace 1979, Müsned 39, 129

Allah semadadır. Müslim Mülk 16, 17, Müslim 2/537, Ebu Davud 930, Buhari Cüzün'de 64, Nesei 3/15, Ahmed 5/447, Beyhaki 7/387, İbni Huzeyme Tevhidde 121, Ebu Hanife Müsned 3

Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor. Bakara 67

Allah sizi kendinizden sakındırır. Al-i İmran 28

Allah tektir teki sever. Müslim 2677

Allah vadinden dönmez. Rum 6

Allah ve melekleri Nebilere salat etmekte. Ahzab 56

Allah verdiği her hastalığa şifa için ilaç vermiştir. İbni Mace 3436

Allah yumuşaklığı sever ve sertlik için vermediği şeyi onun için verir. Darimi 2796, Ebu Davud Edeb 10, Buhari Edeb 35, Müslim Selam 10

Allah zamanı gelen hiçbir canı ertelemez. Munafİkun 11

Allah, Adem'i yarattığı zaman onun belini sıvazladı ve kıyamete kadar yaratacağı zürriyetin her canlı kişisi onun belinden düştü. Tirmizi 3271, Araf 172

Allah'a en sevimli amel azda olsa devamlı olanıdır. Ebu Davud 1368, Müslim 783, İbni Mace 4240

Allah'a en sevimli amel devamlı olanıdır. Buhari 1/194

Allah'a eş koşan kadınlarla iman edinceye kadar evlenilmeyeceği. Buhari 11/5363

Allah'a iman nedir? Buhari 16/7430, İbni Mace 302

Allah'a isyanda hiçbir mahluka itaat yoktur. İbniu Mace 2863

Allah'a isyanda mahluka itaat yoktur. Müslim İmaret 39, Ebu Davud Cihad 87

Allah'a, Rasulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Nisa 59, Buhari Tefsir, Müslim 1834, Tirmizi 1758, Nesei 4199, İbni Cerir 9858, Müsned 3124, Ebu Davud 2624

Allah'a selam olsun demeyin zira Allah selamın ta kendisidir. Buhari İstizan 3, Müslim Salat 56, Ebu Davud Salat 178, Nesei Tatbik 109, Sehv 41, 43, 56, İbni Mace İkamet 24, Darimi Salat 84

Allah'ı anarken sağırı çağırır gibi yüksek sesle bağırıp çağırmanın nehyedilmesi. Buhari 8/3929

Allah'ı kavuşmayı dileme. Müslim 2683

Allah'ı kim dünyada gördüm derse yalan söyleyeceği. Buhari 10/4801

Allah'ı Rab, İslamı din, Muhammedi Rasul kabul eden kişi imanın tadını tatmıştır. Tirmizi 2758

Allah'ım! Ben ancak bir insanım. Bu suretle hangi Müslümana lanet etmişsem kötü söz söylemişsem veya kırbaçla vurmuşsam sen bunları kıyamet günü onun için bağış rahmet ve dolayısıyla onu sana yaklaştıracağın bir vesile kıl. Darimi 2768, Buhari Deavat 34, Müslim Birr 89

Allah'ım beni fakir olarak yaşat, fakir olarak öldür. UYDURMA El-Leali 2/325

Allah'ım kötülükten ve kötülük yapandan sana sığınırım. Nesei 19

Allah'ım Müslümanlardan olan şu cemaatı kırarsan sana yeryüzünde ibadet edilmez. Müslim 1383, 1384, Tirmizi 3274

Allah'ın ahirette en son nimet olarak görüleceği. Tirmizi 2679, Ebu Davud 4729

Allah'ın ahirette görüleceği. Kıyamet 22, 25, Müslim 182, Fecr 22,23, İbni Mace 187, Mutaffifin15,16, Buhari 7/3044

Allah'ın arşını 8 melek taşır. Hakka 17

Allah'ın bir insanla konuşması asla mümkün değildir. Şura 51

Allah'ın birliğini kabul edinceye kadar insanlarla mücadele emri. Tirmizi 2733

Allah'ın dilediği şey ile Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dilediği şey demeyin fakat Allah'ın dilediği şey sonra Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dilediği şey olur deyin. Darimi 2702, İbni Mace Keffaret 13

Allah'ın eli cemaatle beraberdir. Tirmizi 2256

Allah'ın en yakın gök semasına inmesi. Müslim 758, Buhari 3/1096, Ebu Davud 4733, Tirmizi 433

Allah'ın gölgelediği insanlar. Buhari 14/6661

Allah'ın iki kişiye gülmesi. Nesei 3151

Allah'ın indirdiğiyle hükmetmek. Araf 3 Yusuf 40, Araf 87, Kehf 26, Tin 8, Maide 44, 45, 47, Nisa 113, Bakara 151, Ahzab 34, Kıyamet 16, 19, Nahl 44, Maide 49, Nisa 105, Şura 10, Müslim 1829, Ebu Davud 4604

Allah'ın indirdikleri. İndirilenin kitap ve hikmet olduğu. Nisa 113

Allah'ın isimlerini ezberleme. Müslim 2677

Allah'ın ismiyle abdest alın. Nesei 78

Allah'ın kaderinden kaderine kaçıyorum. Müslim 2219

Allah'ın kullar üzerindeki hakkı. Tirmizi 2781

Allah'ın lanet ettiği 4 gurup insan. Müslim 6/1978

Allah'ın nuzülü yani inişi. Fecr 22

Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez. Yusuf Suresi 87, Hıcr Suresi 55, 56, Zumer Suresi 53, Ankebut Suresi 23, Hadid Suresi 22, 23, Fussilet Suresi 49, 50

Allah'ın sıfatları. Buhari 16/7272

Allah'ın size verdiği sadakadır öyle kabul edin. Tirmizi 3224

Allah'ın sünnetinde bir değişiklik olmaz. Fatır Suresi 43, Rad Suresi 11

Allah'tan daha kıskanç yoktur. Müslim 1499

Allah'tan Nebilerden ve müminlerden başka dost yoktur. Tevbe Suresi 116

Allah-u Teâlâ dünya semasına iner. Buhari Teheccüd 14, Müslim Misafurun 168, 170, Ebu Davud Sünnet 19, Tirmizi 443, İbni Mace İkame 182

Allah mahlûkatın kader ve kazalarını semaları ve arzı yaratmasından 50. 000 sene önce yazmıştır. Ve onun arşı su üzerinde idi. Secde Suresi 10, Müslim 2653

Allah, gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için, geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tevbesini kabul etmek içinde gündüz elini açar. Bu ta güneşin battığı yerden doğuncaya kadar devam eder. Müslim 2759

Allah kullarına bu kadının çocuğuna acımasından daha çok acır dedi. Müslim 2754

Allah'a karşı bir günah söz konusu olunca, mahluka itaat gerekmez. Buhari Ahad 1, Müslim İmare 39, 1840, Ebu Davud Cihad, 40, 87, Nesei, Biat 34, İbni Mace Cihad 40, İbni Ebi Şeybe Musannef Cihad 192, 7/737

Allah mahlukatı yarattığı vakit, nezdinde arşın üstünde kitabına muhakkak benim rahmetim, gazabıma galebe çalar diye yazmıştır. Müslim 2751, Ahmed 2/258

Allah Muhammed'i hak din olarak gönderdi ve Ona kitab indirdi ve kendisi indirdiği kitapta recm ayeti vardı. Şimdi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) recm yaptı ve kendisinden sonra bizde recm yaptık. İnsanlar üzerinde zaman uzayınca içlerinden birinin, Allah'ın kitabında recm bulamıyoruz, diyeceğinden ve Allah'ın indirmiş olduğu bir farzı terketmek suretiyle dalalete düşmeklerinden korkuyorum. Dikkat evli halde zina işleyen kişiye, delil bulduğu veya gebelik olduğu veya itirafta bulunduğu takdirde recm haktır. Tirmizi 1455, Ebu Davud 4418, İbni Mace 2553

Allah tevbeleri kabul eder. Bakara Suresi 37, 160, 218, 222, Al-i İmran Suresi 31, 89, Nisa Suresi 110

Allah yanında helalin en çok sevilmeyeni, talak kadın boşamaktır. ZAYIF Ebu Davud Talak 3, İbni Mace Talak 1,

Allah zina eden kadınlar için bir çıkış yolu açtı. Dul dul ile zina ederse yüz değnek vurulur. Ve taş atarak Recm edilir. Bakire kadın, bekar erkekle zina ederse yüz değnek vurulur. Ve bir sene sürgün cezası verilir. Ebu Davud Hudud, 4415, Müslim Hudud, 1690

Allah'ın kullar üzerindeki hakkı nedir bilir misiniz? buyurdu. Muaz (Radiyallahu Anh):

−Allah ve Rasulü en iyi bilendir, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−Kendisine hiçbir şey ortak yapılmayarak Allah'ın ibadet olunmasıdır, buyurdu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−Bunu yaptıkları zaman onların Allah üzerindeki hakları nedir bilir misin? buyurdu. Muaz (Radiyallahu Anh):

−Allah ve Rasulü en iyi bilendir, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−Onlara azap etmemesidir, buyurdu. Müslim 30

Alnı toprak olasıca. Buhari Edeb 44

Altın burun takılması. Ebu Davud 4232, Nesei 5164, 5128, Tirmizi 1826

Altın kulu, gümüş kulu, kareli elbise kulu, sürünsün ve baş aşağı sürünsün, vücuduna diken batsın ve çıkarmaya cımbız bulamasın. İbni Mace 4135

Altın ve gümüş biriktirenin hali. Buhari 9/4398, Tevbe Suresi 34, 35

Altın ve ipek ümmetimin erkeklerine haram kadınlarına helaldir. Buhari 3/1176, Tirmizi 2959, Müslim 2078, Nesei 1041, 5111, İbni Mace 3602, 3642, 3644

Altınla gümüşü veresiye bozdurmayı yasak etti. Nesei 4554

Altmış yaş mazereti. Buhari 14/6361

Amaya sırtını çevirince. Abese Suresi 1-10, Buhari 11/4969

Amca baba yarısıdır. Taberani Mucemu'l-Evsad Zekat Babı

Amcanın mahrem olmayışı. Ebu Davud 2057, Buhari 11/5314, Müslim 4/1444, İbni Mace 1948

Amcanın yanına girileceği. Ebu Davud 2057

Amel edin Allah ve Rasulü sizin amelinizi görecektir. Tevbe Suresi 105

Amel imandandır. Buhari 1/192, 16/7370, İbni Mace 57, 60

Ameli olmadan dua eden kirişi olmadan bir yayla ok atana benzer. Kitabu'z-Zühd ve'r-Rekaik 322

Ameller niyetlere göredir. Nesei 75, 3420, 3774, Buhari 1/143, 209, 5/2333

Amellerin insanı kurtaramayacağı. Buhari 14/6395

Amin derken sesin yükseltileceği. Ebu Davud 932, Tirmizi 248, İbni Mace 855, Buhari Cüzünde 209

Amma da yaman şu ensar kadınları dini öğrenmelerine hayaları engel teşkil etmedi. İbni Mace Taharet 124, 642

Ammar (Radiyallahu Anh)'ın şehid edilmesi. Buhari 6/2659

Amr (Radiyallahu Anh)'ın 18 günde süryaniceyi öğrenmesi. Tirmizi 2857

Amr bin As'ın oğlu Abdullah (Radiyallahu Anh)'ın, Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)'dan daha fazla hadis bilmesi. Tirmizi 2805

Ana karnında olanı ancak Allah bilir. Buhari 10/4485, İman 41, Bed'ul Vahy 1, İkrah 5, Talak 11, Itk 6, Müslim İmare 155, Ebu Davud Talak 11

Ana ve babaya iyiliği emreden ayetler. Bakara Suresi 83, Nisa Suresi 36, Enam Suresi 151, İsra Suresi 23, Ahkaf Suresi 15

Anneme istiğfar etmek için Rabbımdan izin istedim de bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için Rabbımdan izin istedim izin verdi. Müslim 976

Anjin hastalığının tedavisi. Buhari 12/5733

Anjinin tedavisinden dolayı bademcikleri sıkarak çocuklarınıza azap etmeyin. Müslim 1577

Anne ve babaya sövdürenin durumu. Müslim 1/90

Arap yarımadasında iki din kalmıyacaktır. Müslim Salat 187, Tirmizi Mevakıt 41, Muvatta 4/233

Arapça okunur Kur'an. Yusuf Suresi 2, Rad Suresi 37, Nahl Suresi 103, Meryem Suresi 97, Taha Suresi 113, Şuara Suresi 193, 194, Zumer Suresi 28, Fussilet Suresi 3, 44, Şura Suresi 7, Zuhruf, Suresi 2, 3, Duhan Suresi 58

Araf 172. ayetin ilk misak olduğu. Tirmizi 3276

Aranızda selamı yayın. Tirmizi 2828

Arkadaşlığın en hayırlısı 4 kişi seriyyenin en hayırlısı 400 kişi, ordunun en hayırlısı 4. 000 kişidir, 12. 000 kişilik ordu azlıktan dolayı mağlup olmaz. Ebu Davud 2611, İbni Mace 2827, Tirmizi 1597, Darimi Siyer 215/2

Arkasında siyah ve beyaz çizgi bulunan yılanı öldürün. İbni Mace 3534

Arştadır Allah. Ebu Davud 4726, Buhari 10/4457, 16/7289, Hud Suresi 7

Arşın ve kürsünün yaratılması. Gafir Suresi 15, Mü'minun Suresi 116, Buruc Suresi 14, 15, Taha Suresi 5, Rad Suresi 2

Ashabı Uhdud. Müslim 3005, Tirmizi 3560

Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz. UYDURMA İbni Abdilber Camiu'l-İlim 11/110, İbni Hazm Ahkam 4/82

Ashabını öldürüyor demesin dedim. Müslim 2584, Tirmizi 3532

Ashabını öldürüyor demesin diye işkenceyi yasak kılıyor. Müslim 2584, Tirmizi 3532

Asiye adını değiştirin. Tirmizi 2993, Müslim 2139, İbni Mace 3773, Ebu Davud 4952

Aşereyi mübeşşere. Tirmizi 6/3992

Aşırı gitmeyin. Maide Suresi 77

Aşure günü orucu. Müslim 1125

At etinin helalliliği, eşek etinin ve muta nikahının kıyamete kadar haramlılığı. Buhari 8/3930, 12/5596, Nesei 4314-4320, Müslim 1941, Tirmizi 1853

At ve köleye zekat yoktur. Ebu Davud 1574, Tirmizi 624, İbni Mace 1790, Nesei 2479, 2462, Müslim 982

Ata'ya bir şey sorulmuş o da bilmiyorum demişti. Ona o konuda kendi görünüşünü söylemezmisin, dendi. Bunun üzerine, yeryüzünde benim görüşümün din edinilmesinden, Allah'tan haya ederim. Darimi 108

Ateş bin sene yakılarak kırmızılaştı, sonra bin sene yakılarak beyazlaşması. ZAYIF Tirmizi 2717

Ateşe girselerdi onda devamlı kalırlardı. Allah'a isyan olan yerde kula itaat yoktur. Ebu Davud 2625, Buhari Ahkam 78, Müslim 1840, Nesei 4210

Ateşte pişenden dolayı abdest almanın neshi. Müslim 354, 359

Atılmış çocuk hürdür, velisi Müslümanlardır. Muvatta 3/379

Atın hayrı kırmızılığındadır. Ebu Davud 2545, Müslim 1875, İbni Mace 2790, Nesei 3596, Tirmizi 1746

Atla eşşek birleşirse katır olur. Nesei 3563

Avcılıkla uğraşan gafil olur, köyde oturan kaba saba olur. Tirmizi 2357, Nesei 4289

Ay görülünce orucun farz kılınışı. Müslim 1080

Ayağa kalkmayın. Müslim 1768, Ebu Davud 5215

Ayakkabı ile namaz kılınır. Buhari 1/479, Müslim 555, Nesei 775, 1361, Ebu Davud 648

Ayakkabı ve çoraba mesh. Tirmizi 99

Ayakkabıyı yere sürtmek pisliği giderir. Ebu Davud Taharet 141

Ayakta bevl meselesi. Tirmizi 12, İbni Mace 307

Ayakta namaz kıl, güç yetiremezsen oturarak kıl buna da muktedir olamazsın yan üstü kıl. Buhari Taksir 19, Ebu Davud Salat 175, Tirmizi 368

Ayakta su içmeyin. Buhari 12/5667, Müslim 2026

Ayakta yemek yemek. Müslim 6/2024, İbni Mace 3301

Ayın ikiye bölünmesi. Tirmizi 2273, 3502, Kamer Suresi 1, Buhari 7/3403, 8/3619, 10/4811

Ayn (göz). Kamer Suresi 13, 14, Taha Suresi 39, Tur 48, Mu'minun Suresi 27

Ayrı ayrı oturmayın. Müslüm 430, Ebu Davud 5215

Az gülüp çok ağlardınız eğer benim bildiğimi bilseydiniz. Buhari 14/6411, Tirmizi 2415, Nesei 1474

Az söz söyleme kabiliyeti ile gönderildim. Buhari Tabir 22, Cihad 122

Azda olsa devamlı amel hayırlıdır. Tirmizi 3016

Azil. Buhari 5/2065, 8/3868, 11/5291, 16/7278, Ebu Davud 2170, Müslim 1438
#3
Peygamberler Hakkında / Peygamberler
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:27 ÖS
Değerli kardeşimiz,

1. Âdem (as).

2. Şit (as): Babası: Âdem Aleyhisselâm, Annesi de, Hz. Havvâ'dır.

3. İdris (as): İdris (as)'ın soyu, Yerd (yahud Yarid) b. Mehlâil b. Kay�narı (yahud Kaynen) b. Enuş, b. Şit, b. Âdem Aleyhisselâm.

4. Nuh (as): Nuh b. Lemek (veya Lemk), b. Mettu Şelah, b. Ahnuh (veya Uhnuh) (Yani İdris Aleyhisselâm), b. Yerd (veya Yarid), b. Mehlâil, b. Kayn (veya Kaynarı), b. Enuş, b. Şis, b.Âdem Aleyhisselâm.

5. Hud (as): Hûd (Âbir) b. Abdullâh, b. Rebah, b. Halud b. Âd, b. Avs, b. İrem, b. Sâm, b. Nuh Aleyhisselâmdır.

6. Salih (as): Salih b. Ubeyd, b. Esif veya Asit, b. Kemaşic b. Ubeyd, b. Hadir b. Semud, b. Âbir b. İrem, b. Sâm, b. Nuh Aleyhisse!amdır.

7. İbrahim (as): İbrahim b. Târah (Âzer), b. Nahor, b. Sarug (Şarug) b. Rau (Ergu), b. Falığ, b. Âbir, b. Şalıh, b. Erfahşed, b. Sâm, b. Nuh Aleyhisselâmdır.

8. İsmail (as): İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz. Hâcer'den doğan ilk ve bü�yük oğludur.

9. İshak (as): İshak Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olup Hz. Sâre'den doğ�muştur.

10. Lut (as): Lût b. Hâran, b. Târah, b. Nahor, b. Saruğ'dur. Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran'ın oğlu idi.

11. Yakub (as):  Yâkub b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yâkub Aleyhisselâmın Annesi: Refaka'dır.

12. Yusuf (as): Yûsuf b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yûsuf Aleyhisselâmın annesi: Râhıl bint-i Leban'dır.

13. Eyyub (as): Eyyûb b. Mûs, b. Ra'vil, veya Razıh b. Ays b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Eyyûb Aleyhisselâmın annesi Lut Aleyhisselâmın kızı idi.

14. Zülkifl (as): Bişr (Zülkifl) b. Eyyûb Aleyhisselâm'dır.

15. Şuayb (as): Şuayb b. Mîkâil, b. Yeşcür, b. Medyen, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Şuayb Aleyhisselâmın annesi: Lut Aleyhisselâmın kızı Mîkâil'dir. Şuayb Aleyşhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın Kayınpederi idi.

16. Musa (as): Mûsâ b.İmran, b.Yashür, b.Kahis, b.Lâvi, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Mûsâ b.İmran Aleyhisselâmla Hârûn b.İmran Aleyhisselâm, Ana-Baba bir kardeş idiler. Harun Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmdan bir yaş büyüktü.

17. Harun (as): Musa (as)'ın kardeşidir.

18. Hızır (as): Rivayete göre: Hızır Aleyhisselamın soyu: Belya (veya İlya) b. Milkân, b.Falığ, b.Âbir, b.Salih, b.Erfahşed, b.Sâm b.Nuh Aleyhisselam olup babası, büyük bir kraldı. Kendisinin; Âdem Aleyhisselamın oğlu veya Ays b. İshak Aleyhisselamın oğullarından olduğu veya İbrahim Aleyhisselama iman ve Babil'den, Onunla birlikte hicret edenlerden birisinin ya da Farslı bir babanın oğlu ol�duğu, kral Efridun ve İbrahim Aleyhisselam devrinde yaşadığı, büyük Zülkarneyn'e Kılavuzluk ettiği, İsrailoğulları krallarından İbn. Emus'un zamanında İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildiği, halen, sağ olup her yıl, Hacc Mevsiminde İlyas Aleyhisselamla buluştukları da rivayet edilir.

19. Yuşa (as): Yûşa' b. Nûn, b. Efrâim, b. Yûsuf, b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâm'dir.

20. Kâlib b. Yüfena (as): Kâlib b. Yüfena, b. Bariz (Fariz), b. Yehuza, b. Yâkub b. İshak, b. İbra�him Aleyhisselâmdır. Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın kız kardeşi Meryem'in kocası veya Mûsâ Aleyhisselâmın damadı idi.

21. Hızkıl (as): Hızkıl b. Nûridir. Hızkıl Aleyhisselâmın annesi yaşlanıp çocuk doğurmaz hale geldikten sonra, Yüce Allâh'dan bir oğul dilemiş ve Hızkıl Aleyhisselâm, ihsan olunmuştur. Bunun için, Hızkıl Aleyhisselâm (İbnül'acûz = Koca Karının Oğlu) diye anılmıştır.

22. İlyas (as): İlyas b. Yasin, b. Finhas, b. Ayzar, b. Hârûn, b. İmran (as)'dır.

23. Elyesa (as): Elyesa' b. Ahtub, b. Adiy, b. Şütlem, b. Efrâîm, b. Yûsuf, b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâm'dır. Elyesa Aleyhisselâm'ın, İlyas Aleyhisselâm'ın amcasının oğlu olduğu da söylenir.

24. Yunus (as): Yûnus b. Matta; Bünyamin b. Yâkub b. İshâk, b. İbrahim Aleyhisselâm oğulla�rı soyundandı. Matta, Yûnus Aleyhiselâmın annesi idi. Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan baş�ka hiçbiri, annesine nisbetle anılmamıştır.

25. Şemûyel (as): Şemûyel b. Bali, b. Alkama, b. Yerham, b. Yehu, b. Tehu, b. Savf'dır. Şemuyel Aleyhisselâm, İsrailoğullarından ve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendi. Şemuyel Aleyhisselâmın annesi Hanne olup Lâvi b.Yâkub Aleyhisselâmın Hanedanına mensuptu.

26. Davud (as): Dâvûd b. İşâ Aleyhisselâm; Yehûza b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmın soyundandır.

27. Süleyman (as): Dâvûd b. İşa Aleyhisselâmın oğlu olan Süleyman Aleyhiselâmın da soyu, Yehûza b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlara dayanır.

28. Lukman (as): Lukman b. Sâran, b.Mürîd, b. Savun. Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd Aleyhisselâmın devrinde yaşamıştır. Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu. Medyen ve Eyke halkındandı. İsrailoğullarından bir adamın kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da, verilmişti.

29. Şâ'yâ (as): Şâ'yâ b. Emus veya Emsıya'dır.

30. İrmiya (as): İrmiya b. Hılkıya; Lavi b. Yâkub Aleyhisselâm'ın soyundan gelen Hârûn b. İmran Aleyhisselâmın soyundandı.

31. Danyal (as): Danyal b. Hızkıl'ül 'asgar, Peygamber oğullarından, Süleyman b. Dâvud Aleyhisselamların soyundandı.

32. Uzeyr (as): Uzeyr b. Cerve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendir.

33. Zulkarneyn (as): Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkın�da birçok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır. Kendisinin, Sa'b b. Abdullah'ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hımyerîlerden olduğu da ileri sürülmektedir.

İbn. Habîb de Hımyer krallarının isimlerini Hişam b. Kelbî'den sırasıyla kitabı�na geçirirken, Sa'b b. Karîn b. Hemal'ı, -Yüce Allah'ın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal'ı kayd edip ona da Yü�ce Allah'ın Tübba' adını vermiş olduğunu açıklar.

Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında: "Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi, "Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi. Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih'dir!" diyenler de vardır. Hz. Ali'ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm: Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı. Fakat, Allan'ın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti.

34. Zekeriyya (as): Zekeriyyâ b. Berahyâ Aleyhisselâmın soyu, Süleyman b. Dâvûd Aleyhisselâmlara, Süleyman b. Dâvûd Aleyhisselâmların soyu da, Yehûza b. Yâkub Aleyhisselâma dayanır.

35. Yahya (as): Yahya (as), Zekeriyya (as)'ın oğludur.

36. İsa (as): Hz. Meryemin oğludur ve bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem'in babası İmran b.Mâsân olup Hub'um b. Süleyman Aleyhisselâmın soyundandı.

37. Hz. Muhammed (asm): Muhammed b. Abdullah, b. Abdulmuttalib, b. Hâşim, b. Abdi Menaf, b. Kusayy, b. Kilab, b. Mürre, b. Ka'b, b. Lüey, b. Galib, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinane, b. Huzeyme, b. Müdrike, b. İlyas, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. Bütün kaynaklar Muhammed (a.s.)ın, Adnan'a kadar olan atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında, ittifak halinde bulundukları gibi, Adnan'ın da İsmail (a.s.) b. İbrahim (a.s.)ın öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler.

Kaynak:

(M. Asım KÖKSAL, Peygamberler Tarihi)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
#4
Peygamberler Hakkında / Peygamberlerin Görevleri
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:21 ÖS
a) Allah'tan başka ilâh bulunmadığı gerçeğini tebliğ edip muhataplarını sadece O'na ibadet etmeye davet etmek. b) Hak ve bâtıl inançları tanıtıp hak olanların benimsenmesini, bâtıl olanların terkedilmesini istemek. c) Âhiret hayatının mutlaka geleceğini vurgulayıp cennete girmeye vesile olanlar yanında cehenneme girmeyi gerektiren inanç ve davranışları tanıtmak. d) İlâhî emirleri tebliğ edip açıkladıktan sonra bunları bizzat uygulayarak insanlara örnek olmak. e) İnsanları var oluşun ve hayatın anlamını düşünmeye çağırıp bunun yollarını göstermek. f) Nefsânî arzuların baskısını azaltıp erdemli bir hayat şekli kurmak (a.g.e., II, 203-206; XII, 206-213; Muhammed Abduh, s. 109-112).

Literatür. Peygamberlerin özellikleri meselesi kelâm literatürünün nübüvvet bölümünde incelenmiş, ayrıca konuyu çeşitli yönleriyle ele alan müstakil kitaplar yazılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Ebû İshak et-Tirmizî, Evṣâfü'n-nebî (Beyrut 1985); Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, Ḥayâtü'l-enbiyâʾ fî ḳubûrihim (Mansûre 1993); Muhammed b. Abdullah el-Kisâî, Bedʾü ḫalḳı'd-dünyâ ve ḳıṣaṣü'l-enbiyâʾ (TSMK, III. Ahmed, nr. 2861); Kādî İyâz, Minhâcü'ṣ-ṣavâb fî fażli'n-nebî ve'l-aṣḥâb (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 583); Fahreddin er-Râzî, Esmâʾü'l-enbiyâʾ (Kahire 1986); İzzeddin İbn Abdüsselâm, Bidâyetü's-sûl fî tafżîli'r-Resûl (Beyrut 1986); Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed, el-Muʿcizât li-cemîʿi'l-enbiyâʾ (İstanbul 1340); İbn Kesîr, Ḳıṣaṣü'l-enbiyâʾ (Beyrut 1982); İbn Receb, Cemîʿu'r-rusül kâne dînühüm el-İslâm (Tanta 1991); İbnü'l-Mülakkın, Ḳıṣaṣü'l-enbiyâʾ ve menâḳıbü'l-ḳabâʾil (Mekke 1998); Süyûtî, el-İʿlâm bi-ḥükmi ʿÎsâ ʿalâ nebiyyinâ ve ʿaleyhi's-selâm (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 260) ve Tenzîhü'l-enbiyâʾ ʿan tesfîhi'l-aġbiyâʾ (Beyrut 1997); Abdülbâsıt el-Malatî, Târîḫu'l-enbiyâʾi'l-ekâbir ve beyânü üli'l-ʿaẓm minhüm (Beyrut 1992); Fazlurrahman, Prophecy in Islam (London 1958); Abbas Mahmûd el-Akkād, İbrâhîm ebü'l-enbiyâʾ (baskı yeri yok, 1964 [Dârü'r-reşâdi'l-hadîse]); Ahmed Behcet, Enbiyâʾullāh (Beyrut 1973); Muhammed Ebü'n-Nûr el-Hadîdî, ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ ve'r-red ʿale'ş-şübehi'l-müveccehe ileyhim (Kahire 1979); Ahmed Abdüllatîf, ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ fi'l-Ḳurʾân ve's-sünne (Mekke 1403); Muhammed Tayyib en-Neccâr, Târîḫu'l-enbiyâʾ fî ḍavʾi'l-Ḳurʾâni'l-Kerîm ve's-sünneti'n-nebeviyye (Riyad 1983); Ebü'l-Fazl İbnü's-Sıddîk, İtḥâfü'l-eẕkiyâʾ bi-cevâzi't-tevessül bi'l-enbiyâʾ ve'l-evliyâʾ (Beyrut 1984); Seyyid Ni'metullah el-Cezâirî, en-Nûrü'l-mübîn fî ḳıṣaṣi'l-enbiyâʾ ve'l-mürselîn (Beyrut, ts. [Dârü'l-Endelüs]); Nâdiye Şerîf el-Ömerî, İctihâdü'r-Resûl (Beyrut 1405/1985); M. S. Siggal, Ḥavle târîḫi'l-enbiyâʾ ʿinde Benî İsrâʾîl (trc. Hasan Zaza, Beyrut, ts. [Câmiatü Beyrut]); Abdüsselâm Altuncî, el-Îmân bi'l-enbiyâʾ ve'r-rusül (Trablus 1986); Ebû Abdullah el-İsfahânî, Sinnü mülûki'l-arż ve'l-enbiyâʾ (Beyrut, ts. [Dârü'l-mektebeti'l-hayât]); Muhammed Abdülazîz Havlî, el-Edebü'n-nebevî (Beyrut 1988); Abdülhamîd Dervîş, İs̱bâtü'r-risâle ve ṣıfâtü'r-rusül (Kahire 1990); Muhammed Ali Bâr, Allah ve'l-enbiyâʾ fi't-Tevrât ve'l-ʿAhdi'l-ḳadîm (Dımaşk 1990); Âdil Talha Yûnus, Ḥayâtü'l-enbiyâʾ beyne ḥaḳīḳati't-târîḫ ve'l-mükteşefât el-es̱eriyye (Kahire 1990); İbrâhim Muhammed Ali, el-Eḥâdîs̱ü'ṣ-ṣaḥîḥa min aḫbâr ve ḳıṣaṣi'l-enbiyâʾ (Dımaşk 1995); Muhammed Vasfî, el-İrtibâtü'z-zemânî ve'l-ʿaḳāʾidî beyne'l-enbiyâʾ (Limasol 1997); Ferah Mûsâ, el-Enbiyâʾ ve'l-mütrefûn fi'l-Ḳurʾân (Beyrut 1997); Seyyid Kumnî, en-Nebî Mûsâ (baskı yeri yok, 1999); Muhammed Muhammed Âmir, Enbiyâʾullāh (Kahire 1999); Tihâme Abdelî, en-Nebî İbrâhîm (Dımaşk 2001); Abdülfettâh Hâlidî, ʿİtâbü'r-resûl fi'l-Ḳurʾân (Dımaşk 2004). Türkçe eserler: Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ (İstanbul 1895); Abdurrahman Azzâm, Ebedî Risâlet (trc. Hasan Hüsnü Erdem, Ankara 1948); Abdürrahim Zapsu, Enbiyâ Tarihi (İstanbul 1948); Mustafa Sinanoğlu, Kur'an-ı Kerim ve Kitâb-ı Mukaddes'te Peygamberlerin Ismeti (yüksek lisans tezi, 1989, UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler (Ankara 1992); Hülya Alper, Kur'an-ı Kerim'e Göre Hz. Peygamberin Dindeki Konumu (yüksek lisans tezi, 1993, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); İshak Halis, Peygamberlik İçin Gerekli Sıfatlar Açısından Hz. Peygamber'in Fetaneti (doktora tezi, 1997, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); İbrahim Canan, Peygamberimizin Yanılması Meselesi (İstanbul 1999); İbrahim Çelik, Kur'an'da Peygamberlere Karşıt Güçler (Bursa 2001); Salih Karacabey, Hz. Peygamberde Nebevî ve Beşerî Bilgi (Bursa 2002); Dilaver Gürer, Fusûsu'l-hikem ve Mesnevi'de Peygamber Öyküleri (İstanbul 2002); Ömer Faruk Demireşik, 'İtâb Âyetleri Işığında Hz. Peygamber'in Dindeki Yeri ve İsmeti (yüksek lisans tezi, 2003, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Sema Özdemir, Tasavvuf Kültüründe Peygamberler (yüksek lisans tezi, 2004, UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Süleyman Ateş, Kuran'da Peygamberler Tarihi (İstanbul 2005); Murat Gökalp, Kâdı Iyâz ve eş-Şifâ Adlı Eserinde Peygamber Tasavvuru (doktora tezi, 2005, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).
#5
Peygamberler Hakkında / Peygamberlerin Özellikleri
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:20 ÖS
a) Mûcize göstermek. Allah'tan vahiy aldığını ve peygamber olduğunu ileri süren kimsenin doğruluğu mûcize ile bilinebilir. Mûcize aklen mümkün olup peygamberin nübüvvetini kanıtlaması için gereklidir, gerçek peygamberle sahte peygamberi birbirinden ayıran yegâne kanıt mûcizedir (Fahreddin er-Râzî, XI, 108). Tarihte gerçek peygamberlerin dışında yalancı peygamberler de çıkmıştır. Hz. Muhammed'in vefatından hemen sonra Esved el-Ansî, Tuleyhâ b. Huveylid, Secâh, Müseylime gibi sahtekârların türediği, başka zamanlarda da sahte peygamberlerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Her peygambere yaşadığı zamanda yaygın olan bilgi ve maharet konularıyla örtüşecek türden mûcizeler verilmiştir.

b) Vahiy almak ve tebliğ etmek. Vahiy alan peygamber, iradesi dışında ve diğer insanlarca tecrübe edilmesi mümkün olmayan bir şekilde bazı ilâhî bilgiler idrak eder, bunların kendisine Allah tarafından gönderildiğini yaşadığı derunî tecrübelerle anlar (Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 156-157; Reşîd Rızâ, I, 220). Hz. Mûsâ ile Îsâ'nın annelerine vahyedilmesi örneğinde olduğu gibi Allah'ın peygamber olmayanlara da vahiy telkin etmesi mümkündür, ancak bunlar ilham şeklinde değerlendirilir. Her peygamber aldığı vahiyleri eksiksiz biçimde insanlara tebliğ etmiştir.

c) Beşerî niteliklere sahip olmak. Peygamber mûcize gösteren ve Allah'tan vahiy alan bir kişi olmakla birlikte ulûhiyyet vasıfları taşımaz. Her insan gibi o da doğar, yaşar ve ölür. Peygamberin insan türünden olması onun için bir kusur olmayıp aksine, insanlarla ilişki kurarak ilâhî emirleri tebliğ etmesine ve kendisinin rehber kabul edilmesine daha uygundur (Mâtürîdî, V, 208, 337). Kelâmcıların çoğunluğuna göre bir insana ancak ergenlik dönemine girdikten sonra peygamberlik mertebesi verilir. Fahreddin er-Râzî ve Teftâzânî gibi âlimler ise Hz. Îsâ'da çocukken bazı hârikulâde olayların müşahede edilmesine dayanarak peygamberlik için ergenlik dönemine girmenin şart olmadığını söylemiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 125). Peygamberin akıllı, zeki, fizikî eksiklik ve kusur taşımayan bir yapıda yaratılması görevlerinin gerektirdiği özelliklerdir. Kelâmcılar, peygamberin tebliğ ettiği ilâhî mesajları yeterince anlatabilmesi ve güçlü tartışmacılarla başa çıkabilmesi için bedenen ve zihnen mükemmel yaratıldığını belirtir (a.g.e., s. 125-126). Peygamberin beşerî özellikleri noktasında tartışılan konulardan biri de cinsiyet meselesidir. Mâtürîdiyye'nin tamamı ile bazı Eş'ariyye âlimlerine göre peygamberin erkek olması şarttır; nitekim Kur'an'da sadece erkeklerin nübüvvetle görevlendirildiği belirtilmiştir (Yûsuf 12/109; en-Nahl 16/43; el-Enbiyâ 21/7). Yaratılışı itibariyle erkeklere nisbetle dirençleri daha zayıf olan kadınların çetin bir mücadeleyi gerektiren peygamberlik görevini başarması mümkün değildir. Ayrıca kadınlık halleri de ibadetlerde örnek olmalarını engelleyicidir (Nûreddin es-Sâbûnî, s. 46; Teftâzânî, II, 198; Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, s. 194). İbn Hazm, Kurtubî ve başta Ebü'l-Hasan el-Eş'arî olmak üzere Eş'ariyye âlimlerinin çoğunluğu, nebî-resul ayırımına dayanan peygamber anlayışının bir sonucu olarak Âsiye ve Meryem gibi bazı kadınların nebî olan peygamberler arasında yer aldığını kabul etmiştir. Onlara göre nebî Allah'ın tebliğle görevlendirmeksizin kendisine vahiyde bulunduğu kişidir. Kur'an'da Allah'ın Hz. Mûsâ ile Îsâ'nın annelerine vahyettiği, Hz. Meryem'i âlemlerdeki bütün kadınlardan üstün kıldığı belirtilmiştir (Âl-i İmrân 3/42; el-Kasas 28/7; İbn Hazm, V, 119-121; Bedreddin el-Aynî, XV, 309; Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, s. 195-196). Bunun yanında âlimler, Allah'ın kadınlardan -kelâm ilminde kabul edilen terim anlamıyla- resul göndermediği hususunda aynı görüşü paylaşmıştır. Öte yandan peygamberin Allah'tan gayba dair bilgiler alması onun kendi imkânlarıyla gaybı bildiği anlamına gelmez. Kelâmcılara göre Allah hidayet vermedikçe peygamber kimseyi hidayete erdiremez (Fahreddin er-Râzî, IV, 67). Peygamberin beşer olduğunu bildiren sarih naslara rağmen onun Allah'ın zâtı ve nitelikleri hakkında her şeyi bildiği, öldükten sonra ruhunun cesedine iade edildiği ve kırk gün sonra gök katlarına yükseldiği veya kabrinde yaşamaya devam edip ibadetle meşgul olduğu tarzında eskiden beri süregelen ve bazı hadislerin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılan inançlar peygamberi yüceltme temayülünün aşırı şeklidir ve gerçekle ilgisi yoktur (Kādî Abdülcebbâr, XV, 291; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, s. 26-28; Ahmed b. Muhammed el-Gaznevî, s. 17; Bedreddin el-Aynî, IV, 48; Süyûtî, s. 45-57).

d) Allah tarafından seçilmiş olmak (vehbîlik). Kelâmcılar, peygamberliğin yalnızca Allah tarafından seçilmekle mümkün olacağı görüşünde ittifak etmiştir. Bir insan üstün ahlâka sahip olmak, çok ibadet etmek gibi nitelikleriyle peygamberlik mertebesine erişemez. Ancak kelâmcılar, Allah'ın peygamber seçtiği insanı bedenî ve ruhî vasıflarıyla farklı bir yaratılışa sahip kılıp kılmadığı hususunda iki farklı görüş ileri sürmüştür. Çoğunluğa göre peygamberin bu nitelikleri bakımından diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur, peygamber olmak Allah'ın bir lutfudur (İbrâhîm 14/11; Seyfeddin el-Âmidî, s. 317). Ebü'l-Muîn en-Nesefî, Fahreddin er-Râzî, Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî, Muhammed Abduh gibi âlimlere göre ise Allah, peygamber seçtiği insanı bedenî ve özellikle ruhî bakımdan diğer insanlardan üstün bir yaratılışa sahip kılmıştır. Buna göre peygamber ruhî melekeleri itibariyle meleklere benzer, beşerî zaaflara yenilmez, görevini ihmal etmeyen bir kararlılığa sahiptir. Aksi takdirde görevinin üstesinden gelemez, vahiy almaya ve başta Cebrâil olmak üzere melekleri görmeye güç yetiremezdi (Nesefî, I, 532-533; Bedreddin el-Aynî, IV, 51; Âlûsî, III, 131-132; Reşîd Rızâ, II, 14; VIII, 39-40). Kur'an'da Allah'ın peygamberliği tevdi edeceği yeri en iyi bildiğine vurgu yapılması da (el-En'âm 6/124) bu görüşü destekler. Peygamberliğin vehbîliği bunun babadan oğula intikal eden bir görev olmadığını da gösterir. Nitekim Hz. Nûh'un oğlu ve Hz. İbrâhim'in babası inkârcılardandı (Hûd 11/42-46; et-Tevbe 9/114).

e) Günah işlemekten korunmuş olmak (ismet). Kelâmcıların çoğunluğuna göre, tebliğ ettiği ilâhî emirlere uymakta örnek olmakla görevlendirilen peygamber bilinçli şekilde günah işlemekten korunmuştur (İbn Hazm, IV, 6). İsmet terimi hakkında "Allah'ın peygamberi, kendi iradesiyle itaat etmeye yöneltip günah işlemekten sakındıracak lutfuna mazhar kılması" diye yapılan tanım "Allah'ın peygamberde günah işleme gücü ve iradesi yaratmaması" yolundaki tanımdan daha isabetlidir. Zira peygamber de imtihana tâbi tutulan bir insandır, bu durum onun dilediği fiili yapma irade ve gücünden yoksun bırakılmamasını gerektirir (Mâtürîdî, V, 55, 73; VIII, 43; Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, s. 195-196; Ali el-Kārî, s. 53). Peygamber, bu ilâhî inâyetin yanı sıra Allah'a olan yakīn mertebesindeki imanı ve derin sevgisi sayesinde O'nun buyruklarına itaat edip yasaklarından kaçınır. Kelâmcılar, peygamberlerin ismeti konusunda naklî deliller ileri sürmekle birlikte (meselâ bk. el-Mâide 5/67; Yûsuf 12/24) daha çok aklî delillere dayanmışlardır; bunların esasını da insanların Allah'ın emirlerine itaat etmesini sağlamak için O'nun tebliğine öncelikle peygamberlerin uyup ümmetlerine örnek olma zorunluluğu teşkil eder (Kādî Abdülcebbâr, XV, 279 vd.; Nesefî, II, 836; Teftâzânî, II, 193; Hayâlî, s. 90-91). Farklı görüşler bulunmakla beraber âlimlerin büyük çoğunluğu peygamberlerin küfürden, vahiyleri tebliğ edip uygulamada hata etmekten ve yalan söylemekten korunduğu (sıdk) görüşünde birleşmiştir (Kādî Abdülcebbâr, XV, 281; Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, s. 195; Ali el-Kārî, s. 52). Ancak onların uygulamada ictihada dayalı olarak bazı hatalar yapabildikleri ve bu takdirde ilâhî uyarıya muhatap oldukları kabul edilmiştir (Nesefî, I, 529-534; Reşîd Rızâ, IX, 109-110). Peygamberlerin günah işlemekten korunması meselesinde Şîa ve Sûfiyye ile Ebû İshak el-İsferâyînî gibi az sayıda Sünnî kelâmcısının dahil olduğu bir grup, onların nübüvvetten önce ve sonra kasten veya sehven, büyük veya küçük hiçbir günah işlemediğini ileri sürmüştür (Kādî İyâz, II, 718-732; Sübkî, IV, 260-261; İsmâil Hakkı Bursevî, VI, 323; Ca'fer es-Sübhânî, II, 155-156). Bunların dışında Mâtürîdiyye, Eş'ariyye ve Mu'tezile'nin dahil olduğu çoğunluk, peygamberlerin nübüvvetten önce ve sonra büyük veya önemli sayılabilecek küçük günahı kasten işlemediği, buna karşılık unutarak veya yanılarak nübüvvetten önce ve sonra küçük günah (zelle) işlediği görüşünü benimsemiştir. Ayrıca Mu'tezile mensupları ve Ehl-i sünnet'ten bazıları peygamberlerin nübüvvetten önce büyük günah işlemiş olabileceği görüşündedir (Ebü'l-Leys es-Semerkandî, s. 173-176; Kādî Abdülcebbâr, XV, 280; Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, s. 199-200; Ali el-Kārî, s. 50-51). Selefiyye âlimleri de peygamberlerin nübüvvetten önce büyük, nübüvvetten sonra küçük günah işleyebileceğini kabul etmiştir (İbn Kuteybe, s. 404). Kelâmcılar, Kur'an'da ve hadislerde belirtilen ve günah sayılan bazı fiilleri peygamberlerin yaptıklarına ilişkin haberlerin te'vil edilmesini zorunlu görmüştür. Zira ilgili naslar bir bütün olarak incelendiğinde söz konusu fiillerin nübüvvetten önce gerçekleşmiş olmak, unutup yanılmak, günah olan bir neticeyi doğuracağını bilmemek veya bir tehlikeden korunmak gibi meşrû sebeplere bağlı olarak peygamberlerden sudûr ettiği anlaşılır. Ayrıca kelâmcılar, peygamberlerin beşeriyet vasfı taşımalarının ve ilâhî mağfirete muhtaç olmalarının da bazı hatalar yapmalarını gerektirdiği görüşündedir. Çünkü hata yapmamak ve bağışlanmaya ihtiyaç duymamak sadece Allah'a mahsustur (Câhiz, s. 89; Fahreddin er-Râzî, XXIII, 54). İsmet sıfatına dair görüş ayrılıkları Kur'an'daki açıklamalara göre değerlendirildiği takdirde, peygamberlerin yanılarak veya unutarak Allah'ın dostluğundan çıkmayı gerektirmeyecek şekilde bazı günahlar işlemelerini mümkün gören görüşün doğruluğu ortaya çıkar. İsmetin mahiyetini de "yapılan ilâhî uyarının ardından peygamberin kendi iradesiyle hatadan dönmesi" şeklinde anlamak Kur'an'daki açıklamalarla örtüşür (meselâ bk. Yûsuf 12/24).

f) Doğru sözlü ve güvenilir olmak (sıdk-emanet). Sıdk "her konuda doğruluk", emanet ise "her alanda insanlara güven vericilik" anlamına gelir. Kur'an'da peygamberler sıddîk ve emîn diye nitelendirilmiştir (Meryem 19/41; eş-Şuarâ 26/107, 125, 143, 162, 178). Kelâmcılar, ilâhî emaneti yerine getirmekle görevlendirilen peygamberlerin bu niteliklere sahip olması gerektiğinde ittifak etmiştir. Davranışlarında ve hükümlerinde adaletli olmak da peygamberlerin güvenilirlik niteliği çerçevesinde zikredilir. Hiyanet, yalancılık ve zulüm peygamberlerde görülmesi mümkün olmayan niteliklerdir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 130; M. Revvâs Kal'acî, I, 952).

Peygamberlerin Dereceleri. Allah katındaki dereceleri bakımından peygamberlerin diğer insanlara göre en üstün konumda bulunduğu âlimlerce ittifak edilen bir husustur. Âlimlerin çoğunluğu peygamberlerin meleklerden de üstün olduğu görüşündedir; bazı Mu'tezile mensupları ise meleklerin onlardan üstün olduğunu savunmuştur. Peygamberlerin kendi aralarında üstünlük açısından fark bulunduğu hususuna Kur'an'da temas edilmiştir (el-Bakara 2/253; el-İsrâ 17/55). Vahye muhatap oluş şekli, nübüvvetinin devam ettiği süre, görevlerinin bölgesel veya evrensel olması bakımından peygamberlerin farklı konumda bulunması bunu teyit etmektedir. Hz. Nûh, İbrâhim ve Dâvûd'un şükürde; Hz. Yûsuf, Eyyûb ve İsmâil'in sabırda; Hz. Zekeriyyâ, Yahyâ, İlyâs ve Hz. Muhammed'in şecaatte diğerlerinden ileride olduğu nakledilir (Reşîd Rızâ, VII, 597-598). Ayrıca peygamberlerin bir kısmına büyük kitap, bir kısmına ise suhuf verilmiş, bazıları vasıtasız bir şekilde Allah ile konuşmuş, bazıları Cebrâil aracılığıyla veya diğer vahiy yöntemleriyle vahye muhatap olmuş, bir kısmı belli bir kavme, bir kısmı da bütün insanlara gönderilmiştir. Bu sebeple bütün peygamberleri örnek alan, bütün insanlara gönderilen ve nübüvveti kıyamete kadar devam edecek olan Hz. Muhammed'in peygamberlerin en üstünü olduğunda ittifak edilmiştir. Onun ardından yine bütün insanlara peygamber olarak gönderilen Hz. İbrâhim, yeni bir kitap ve şeriat verilen Hz. Mûsâ, Dâvûd ve Îsâ gelir (Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 164-166; Fahreddin er-Râzî, VI, 195; Reşîd Rızâ, III, 144). Bazı hadislerde Resûlullah'ın peygamberler arasında üstünlük tartışmasına girmeyi yasakladığının bildirilmesi (Bedreddin el-Aynî, XVI, 4), farklı peygamberlere inanan insanların ayrışmasını ve peygamberlerin insanlara önderlik yapma konumuna zarar gelmesini engellemeye yönelik bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir (Reşîd Rızâ, XII, 222).
#6
Peygamberler Hakkında / Kelâm İlminde Peygamber
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:19 ÖS
Kelâm ilminde nebî ile resul kavramları hakkında değişik tanımlar yapılmıştır. Tercih edilen tanıma göre resul, "Allah'ın vahiy yoluyla kitap ve şeriat verdiği ve bunları insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi", nebî ise "Allah'ın, resullerine indirdiği kitap ve şeriata inanmaya insanları davet etmesi için vahiy verdiği, bunları tebliğ etmekle görevlendirdiği kişi" anlamına gelir. Mu'tezile kelâmcılarına göre resul ile nebî arasında fark yoktur ve her ikisi de "Allah'ın vahiy yoluyla yeni bir şeriat verip bunu insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi" demektir. Kelâmcıların çoğunluğu, Allah'ın yeni bir elçiyi mutlaka yeni bir şeriatı tebliğ amacıyla göndermesini hikmete daha uygun bulmuştur (Bâkıllânî, s. 42). Nebî ile resulü farklı iki kavram sayan Ehl-i sünnet kelâmcıları bu konuda değişik görüşler ileri sürmüştür. 1. Nebî resulden daha genel bir anlam taşır. Nebî Allah'ın belli bir konuya ilişkin bilgileri vahiy yoluyla bildirdiği insandır ve aldığı vahiyleri başkalarına tebliğ etmekle yükümlü değildir. Bu tür vahiyler alan kadın nebîler de vardır. Resul ise daha özel bir anlam taşır, buna göre her resul nebîdir, fakat her nebî resul değildir. 2. Nebî Allah'ın kendisine kitap ve şeriat göndermediği elçisidir. İnsanları, önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen bir resulün dinine davet etmekle yükümlüdür. Resul ise Allah'ın yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği kişi olup önceki resullerin kitap ve şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz kılabilir. 3. Nebî Allah'ın sadece müminlere gönderdiği elçi iken resul kâfirleri hak dine davet etmek üzere görevlendirilen kimsedir. 4. Nebî Allah'ın yalnız insanlardan seçtiği elçiyi ifade eder, resul ise meleklerden seçilen elçiler için de kullanılır (Mâtürîdî, II, 79; İbn Fûrek, s. 174; Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 154; Fahreddin er-Râzî, XXIII, 49; Teftâzânî, II, 173).

Kelâm âlimlerinin tamamı peygamberlere imanı İslâm'ın inanılması zorunlu esasları arasında kabul eder, zira bu husus Kur'an ve Sünnet'le sabittir. Ayrıca aklî bakımdan da peygamberlerin getirdiği bilgilerin varlığı ve hayatı doğru yorumlayıp kavramak, ferdî ve içtimaî hayatı erdemli kılmak, dünya ve âhiret mutluluğuna erişmek için gereklidir. Kelâmcılar, tıpkı aydınlığın bulunmaması halinde gözlerin görememesi gibi peygamberlerin bulunmaması durumunda da aklî bilgilerin insanları yüce amaçlara ulaştıramayacağını kabul etmiştir (Fahreddin er-Râzî, IX, 78-79). Çünkü akıl yürütme gücü ne kadar üstün olursa olsun mutlak ve mükemmel bir bilgi kaynağı sayılmadığı gibi nefsânî arzuların ve çıkarların baskısını da ortadan kaldırmaz. Yine akıl gaybı keşfedemez, hak inançları belirleyip benimsetemez, insanı bâtıl inançlara sapmaktan kurtaramaz ve iyi davranışlara yöneltip kötülerinden sakındıramaz (Reşîd Rızâ, II, 283-286).

Âlimlerin ekseriyeti, peygamberlerin insanlar arasından seçilip hem insanlara hem cinlere elçi olarak gönderildiği ve Hz. Muhammed'in bunlar arasında yer aldığı kanaatini taşısa da bu, cinlere ve insanlara kendilerinden resuller gönderildiğine ilişkin âyetin (el-En'âm 6/130) zâhirine aykırıdır (a.g.e., VIII, 105-107). Kelâmcıların büyük çoğunluğuna göre Allah ilk peygamber olarak Hz. Âdem'i göndermiş, ona ilâhî emirler içeren kelâmını bildirmiş, o da çocuklarına Allah'a inanıp ibadet etmeyi öğretmiş, ilâhî emirlere uyanların âhirette mükâfatlandırılacağını, isyan edenlerin cezalandırılacağını bildirmiştir (el-Bakara 2/37; Âl-i İmrân 3/33; el-Mâide 5/27-29). Âyetlerin yanı sıra hadislerde de Hz. Âdem'in peygamber olduğu haber verilmiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 150). Katâde b. Diâme ile Muhammed Abduh ve M. Reşîd Rızâ gibi eski ve yeni bazı âlimler ise ilk peygamberin Hz. Âdem değil Hz. Nûh olduğunu ileri sürmüştür. Onlara göre Allah insanları bir çocuğun geçirdiği gelişme süreçlerinde olduğu gibi eğitmiştir. Kur'an'da belirtildiği üzere (el-Bakara 2/213) ilk insanlar, bu sürecin başlangıcında bir tür içgüdüye benzeyen fıtrî ve aklî bilgilere sahip kılınarak dinî konularda aynı görüşleri paylaşmaları sağlanmış, bir zaman sonra aralarında görüş ayrılığı çıkıp putlara tapmaya başlayınca Cenâb-ı Hak gerçeği anlatacak peygamberler göndermiştir. Böylece insanlar, peygamberleri tanıma ve getirdikleri vahye dayalı bilgileri anlama aşamasına ulaşıp sosyal düzen içinde yaşamanın kurallarını öğrenmiş ve âdeta peygamberler insanlık camiasının ortak aklı konumunda olmuştur. Bu âlimlere göre ilk peygamberin Hz. Nûh olduğu âyet ve hadislerle de sabittir. Hz. Muhammed'e vahiy verilmesinin Hz. Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahiy verilmesi gibi olduğunu bildiren âyette (en-Nisâ 4/163; krş. eş-Şûrâ 42/13) peygamberlere vahiy gönderme sürecinin Nûh ile başladığına işaret edilmiştir. Hz. Âdem'in ilk peygamber olduğunu savunanlar ise ilgili âyetleri te'vil ederek Nûh'un kâfirlere gönderilip şirke karşı insanları uyaran ve kitapla şeriat verilen ilk resul olduğu, Âdem'in ise ailesine veya sadece müminlere gönderildiğini söylemiştir. Nübüvvetin Hz. Nûh ile başladığını kabul edenlere göre Hz. Âdem'in Allah'tan kelimeler alıp tövbe etmesi (el-Bakara 2/37) peygamberliğini kanıtlamaz. Çünkü Allah'tan her vahiy alan peygamber değildir. Nitekim Hz. Mûsâ'nın vahiy alan annesiyle Îsâ'nın annesinin peygamber olmadığına hükmedilmiştir. Âdem'in aldığı vahiy tıpkı yere ve göğe yapılan hitaplarda olduğu gibi teklifî değil tekvinî olabilir. Cenâb-ı Hakk'ın Âdem'de yarattığı kelimeler Hz. Muhammed'e vahiy verilmeye başlanmadan önce Hira dağında bir tür ibadete yöneltilmesi gibi fıtrî bir telkin niteliğinde sayılmalıdır. Âhirette insanları hesaba çekme işlemini başlatmayı konu edinen şefaat hadisinde de Hz. Âdem peygamber olarak değil insanların babası diye nitelendirilmiş, Hz. Nûh'tan ise ilk peygamber (resul) olarak söz edilmiştir (Bedreddin el-Aynî, XV, 220). Âdem'in peygamber olduğuna dair hadis ise âhâd, hatta zayıf ve uydurma rivayetlerdendir. Bütün bunlar, Hz. Âdem'in Kur'an'da ve sahih hadislerde belirtilen terim anlamında bir peygamber sayılmadığını kanıtlamaktadır (Reşîd Rızâ, II, 291-296; VII, 603-609; VIII, 354).

Hz. Âdem'in peygamber olduğunu savunanlar doğrudan doğruya açık anlamlı âyetleri esas alırken peygamber olmadığını ileri sürenler âyetlerden çıkardıkları bazı yorumlara dayanmaktadır. Nitekim Hz. Âdem'in, Nûh'un yanı sıra peygamberler zincirini oluşturan Âl-i İbrâhim ve Âl-i İmrân'la birlikte Allah tarafından seçilmiş kimselerden olduğu açıkça belirtilmektedir (Âl-i İmrân 3/33); ayrıca çocuklarının da dünyada Allah'a iman ve itaatten, âhirette de ceza ve mükâfattan haberdar olduğu anlaşılmaktadır (el-Mâide 5/27-29). Esasen Muhammed Abduh da sözü edilen âyeti (Âl-i İmrân 3/33) açıklarken orada geçen "ıstıfâ" kavramına "nübüvvet ve risâlet vererek seçmek" anlamını vermiştir ki Âdem'in peygamber olmadığı iddiası bununla çelişmektedir (Reşîd Rızâ, III, 288). Şefaat hadislerinde Hz. Âdem'den insanlığın babası diye söz edilmesi onun peygamber olmadığı anlamına gelmez; bu rivayetleri peygamber olduğunu bildiren âyetlerle sahih hadislerin ışığı altında değerlendirmek gerekir.

Kaynaklarda Hz. Âdem'den yaklaşık on asır (bir rivayete göre altı asır) sonra Hz. İdrîs'in, onun ardından Hz. Nûh'un, daha sonra da yukarıda belirtilen sıraya göre peygamberlerin gönderildiği nakledilir. Kur'an'da adı geçen Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn'in peygamberliği konusunda ihtilâf vardır (İbn Sa'd, I, 53-55). Hz. İbrâhim, yahudi ve hıristiyanlarla Kureyşli Araplar'ın kendisine uyduklarını iddia ettikleri peygamberdir (Reşîd Rızâ, VIII, 241). Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil ve Lût, Ya'kūb ile oğlu Yûsuf, Mûsâ ile kardeşi Hârûn, Dâvûd ile oğlu Süleyman aynı zaman diliminde peygamber olmuştur (Bâkıllânî, s. 43-44). Hz. Mûsâ'dan sonra Îsâ devrine kadar gönderilen peygamberler Mûsâ'nın şeriatını tebliğ edip uygulamıştır. Her ne kadar Kādî Abdülcebbâr gibi bazı kelâmcılar her peygamberin yeni bir şeriatla gönderildiğini ileri sürmüşse de bu görüş isabetli bulunmamıştır (Fahreddin er-Râzî, III, 176).

Her peygamber, Allah'tan başka tanrı bulunmadığına iman edip yalnızca O'na kulluk etmeye çağırdığı toplumun inkâr ve tepkisiyle karşılaşmıştır. Şiddetli baskılara karşı en büyük mücadeleyi veren Hz. Nûh, İbrâhim, Mûsâ, Îsâ ve Hz. Muhammed'e "ülü'l-azm" sıfatı verilmiştir (Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 159; krş. el-Ahzâb 33/7). Peygamberlerden Hz. Âdem kendi aile fertlerine, Mûsâ, Dâvûd ve Îsâ İsrâiloğulları'na; İdrîs, Nûh, İbrâhim ve Hz. Muhammed bütün insanlara gönderilmiştir (a.g.e., s. 163). Her peygamber zâhid olmakla birlikte Zekeriyyâ, Yahyâ, İlyâs ve Îsâ dünya nimetlerine itibar etmeyip zâhidâne hayatlarıyla temayüz etmiştir. Yûsuf, Dâvûd, Süleyman ve Hz. Muhammed devlet yöneticiliği de yapmıştır (Reşîd Rızâ, VII, 587-588).
#7
Peygamberler Hakkında / Kur’an’da ve Hadislerde Peygam...
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 01:19 ÖS
Kur'ân-ı Kerîm'de peygamber karşılığında nebî, resûl ve mürsel kelimeleri, peygamber göndermeyi ifade etmek için irsâl, ictibâ, ıstıfâ ve ba's kökünden fiiller kullanılır. Nebî sözlükte "haber veren; mertebesi yüksek olan; açık seçik yol" anlamlarına gelir. Resul ve mürsel kelimeleri de "gönderilmiş kişi" mânasındadır (Lisânü'l-ʿArab, "nbʾe", "nbv", "rsl" md.leri). Gerek nebî gerek resul Kur'an'da "Allah'ın buyruklarını ve öğütlerini muhataplara bildirmek üzere seçtiği elçi" anlamında, resul ayrıca Allah ile peygamberleri veya diğer bazı yaratılmışlar arasında elçilik yapan melekler hakkında kullanılır. Bir kısım âyetlerde Allah'ın meleklerden ve insanlardan resuller seçtiği belirtilmiş (el-Hac 22/75), Cebrâil'in yanı sıra insanların ruhlarını almak ve ilâhî emirlere isyan edenleri helâk etmek gibi işlerle görevlendirilen meleklerden resul diye söz edilmiştir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "nbʾe", "nby" md.leri; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "nbʾe", "nbeʾ", "rsl" md.leri). Kur'an'da ictibâ (erdemli davranışları birinin şahsında toplamak), ıstıfâ (erdemli hareketleri seçip bir kişide yoğunlaştırmak) ve ba's (göndermek) kavramları da (müctebâ, mustafâ, meb'ûs) peygamberler için kullanılmıştır (a.g.e., "cbv", "ṣfv", "bʿş" md.leri); aynı kavramlar hadislerde de geçer.

Kur'an'da belirtildiğine göre Hz. Âdem cennette iken eşiyle birlikte ilk günahı işlemesi üzerine yeryüzüne indirilmesinin ardından rabbinin telkin ettiği kelimeleri alıp tövbe etmiş, tövbesi kabul edilerek Allah tarafından seçilen bir kişi konumuna gelmiştir (el-Bakara 2/30-38; Âl-i İmrân 3/33; Taberî, I, 541). Peygamber göndermeden insanları sorumlu tutmayacağını beyan eden Allah, Âdem'e vahiy gönderip kendisinin, eşinin, neslinin nasıl ibadet edeceğini ve ebedî hayata nasıl hazırlanacaklarını ona öğretmiş, daha sonra bu süreç seçtiği diğer peygamberlerle devam etmiştir (el-Bakara 2/136, 177, 285; Âl-i İmrân 3/84; en-Nisâ 4/150-152). Hz. Âdem'in ardından insanlar hidayet yolunu gösteren vahiylere uyarak yaşamaya devam ederken görüş ayrılığına düşünce Cenâb-ı Hak cennetle müjdeleyen ve cehennemle uyaran nebîler göndermiş, onlara kitaplar indirmiş ve bunlara iman edenleri hidayete eriştirmiştir (el-Bakara 2/213).

Peygamberlerin bir kısmı Kur'an'da zikredilmekle birlikte bir kısmından hiç bahsedilmemiştir (el-Mü'min 40/78). Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu Hz. Muhammed'dir. Tarihte bazan peş peşe, bazan aynı zaman dilimi içinde, bazan da kısa veya uzun aralıklarla peygamberler gönderilmiştir (el-Bakara 2/87; el-Mâide 5/19, 46; el-Mü'minûn 23/44; Yâsîn 36/6). Bu peygamberler ve onlara verilen vahiyler birbirini teyit etmiş, son nebî ve resul olan Hz. Muhammed'in getirdiği Kur'an ise bütün peygamberleri ve ilâhî kitapları doğrulayıp onlara şahitlik etmiştir (el-Bakara 2/89, 101; Âl-i İmrân 3/3-4, 81). Bütün nebî ve resuller, insanların sorumlu tutulduğu konularda bir bahane ileri sürmelerine mahal bırakmayacak şekilde Allah'ın emirlerini tebliğ etmişlerdir (en-Nisâ 4/41, 165; el-Ahzâb 33/46).

Kur'an'da kendilerinden nebî veya resul diye bahsedilen kişiler şunlardır: Âdem, İdrîs, Nûh, İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya'kūb, Yûsuf, Lût, Hûd, Sâlih, Şuayb, Mûsâ, Hârûn, İlyâs, Elyesa', Yûnus, Eyyûb, Dâvûd, Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ ve Muhammed. Bunlardan Nûh, İbrâhim, İsmâil, Mûsâ, Hârûn, Îsâ ve Muhammed hem resul hem nebî olarak nitelendirilmiş, böylece nebî ile resul arasında bir farkın bulunmadığına işaret edilmiştir. Allah, bütün nebî ve resullere dinî-dünyevî konulara ilişkin bilgileri ve buyrukları vahiy yoluyla bildirip bunları insanlara tebliğ etmelerini emretmiş, onlar da aldıkları vahiylerin Allah'tan geldiğine dair zorunlu bilgiye sahip olmuştur. Cenâb-ı Hak Mûsâ'ya Tevrat'ı, Dâvûd'a Zebûr'u, Îsâ'ya İncil'i ve Hz. Muhammed'e Kur'an'ı indirmiş, bunların bütününe iman etmek gerektiğini haber vermiştir (el-A'râf 7/157-158; Yûnus 10/57). Kur'ân-ı Kerîm'de peygamberlere ait kıssalardan anlaşıldığına göre nebîler ve resuller gösterdikleri mûcizelere rağmen toplumun ileri gelenleri tarafından alaya alınmış (el-Hicr 15/10-11), getirdikleri vahiyler "eskilerin masalları" (esâtîrü'l-evvelîn) diye nitelendirilmiş (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "esâṭîr" md.), ancak bu inkârcılar çeşitli şekillerde cezalandırılmıştır. İnsanları Allah'tan başka tanrı bulunmadığına inanmaya, sadece O'na kul olmaya, erdemli davranışlar sergileyip kötülüklerden sakınmaya davet eden peygamberlerin nitelikleri konusunda Kur'an'da verilen bilgiler şöylece özetlenebilir: Yaşadıkları toplumun içinden seçilmiş birer insan olup toplumla aynı dili konuşurlar. Hz. Âdem ile Hz. Îsâ dışında her peygamber bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş, insana has özellikler taşımış, dünya işleriyle meşgul olmuş, her insan gibi sonunda ölmüştür. Bütün peygamberler sâdık, dürüst, yaratana saygılı, yaratılmışlara şefkatli kimselerdir. Allah'tan vahiy almaları bakımından diğer insanlardan farklılık arzetmekle birlikte Allah yaratmadıkça mûcize gösteremezler, Allah bildirmedikçe gaybı haber veremezler, insan olarak küçük hatalar (zelle) işleyebilirler; ancak karar ve temayüllerinde yanılmaları halinde ilâhî uyarıyla karşılaşırlar (Âl-i İmrân 3/144; et-Tevbe 9/43; Yûsuf 12/24; er-Ra'd 13/38; ez-Zümer 39/30). Peygamberler sâdık rüya ile vahiy almaya başlar (Buhârî, "Bedʾü'l-vaḥy", 1). Bütün nebîlere mûcizeler verilmiştir, Hz. Muhammed'e verilen en büyük mûcize Kur'an'dır (Müsned, II, 341; Buhârî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 1). Bütün nebîler anneleri babaları bir olan kardeşler gibidir. Her nebînin ashabı ve havârileri vardır (Müsned, II, 461; Bedreddin el-Aynî, XVI, 36).

Kur'an'da geçen nebî ve resul kavramlarının aynı anlamda kullanılmasına karşılık hadislerde nebî ile resul arasında farklılık bulunduğu, resullerin sayısının 313'e (veya 315), nebîlerin ise 124.000'e ulaştığı belirtilmiş (Müsned, V, 187, 266; Buhârî, "Tevḥîd", 19), bu da kitap ve şeriat verilenlerin resul, onların getirdiği kitapla dine davet etmesi için vahiy verilen elçilerin ise nebî olduğuna işaret kabul edilmiştir. Ancak hadislerin çoğunda peygamberler hakkında nebî kelimesi kullanılmış, Resûl-i Ekrem'in mi'rac esnasında nebîlerle görüştüğünü bildiren rivayetlerde Hz. Mûsâ ile Îsâ'dan da nebî diye söz edilmiştir. Bu kullanımlar dikkate alınarak genel anlamda hadislerde de nebî ile resul arasında fark gözetilmediği söylenebilir. Aksi takdirde 313 diye verilen resul sayısınca ilâhî kitap ve şeriatın gelmiş olması gerekir. Birçok kitabın değişik resullere mükerrer olarak indirildiği şeklinde bazı kelâmcılarca yapılan yorum ise tatmin edici değildir, esasen bu konuda naklî bilgi de yoktur. Bu sebeple rivayetlerin sahih olanlarının Kur'an'a aykırı bilgiler içermediğini düşünüp hadislerde de nebî ile resul arasında fark gözetilmediğini, buna aykırı bilgiler içeren rivayetlerin ise problemli olduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim bazı âlimler söz konusu rivayetlerin zayıf veya uydurma olduğunu söylemiştir (Reşîd Rızâ, VII, 605-606).
#8
Adana / Adana’nın Terihi Yerleri
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 12:37 ÖS
Yılan Kale:Misis ile Ceyhan arasında, ovaya hâkim bir tepe üzerindedir. İç Anadolu'dan gelip Gülek Boğazı yoluyla Adana, Misis, Payas ve Antakya'dan geçen tarihi istila ve kervan yolunun üzerinde bulunan kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkasıdır. Halk arasında "Şahmeran Kalesi" olarak da bilinen kalede Şeyh Meran adlı bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği söylentisi yaygındır.

Dumlu Kalesi:Ceyhan'ın 17 km. kuzeybatısında Sağkaya bucağının Dumlu (Tumlu) köyünün batısında ve 75 m. kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çevresi 800 metredir. Sekiz burçludur. Ovaya bakan doğu köşesinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Tek kapısı doğuya bakmaktadır. Kale içerisinde yapı kalıntıları ve sarnıçlar yer almaktadır. Tepe etrafında kaya mezarları görülmektedir.

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medreseleri planındadır.

Tepebağ Evleri:Eski Adana evleri, aynı adlı Tepebağ Höyüğü'nün üzerinde ve eteklerindedir. Tarihi sur içindeki Adana şehrinin yüzlerce yıllık kültürü burada saklıdır. Tepebağ Evleri'nin çoğu 18. yüzyılda yapılmıştır.

Ramazanoğlu Konağı:Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Üç katlıdır. Kesme taştandır. Adana` nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Ailenin oluşturduğu harem bölümü ayaktadır.Devlet işlerinin görüldüğü selamlık yıkılmıştır. Daha sonraki yıllarda tüccarların tuz pazarı kurması nedeniyle "Tuzhanı" adı verilmiştir.

Hayriye Hanım Konağı: İlimiz Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde bulunmaktadır.

Kurtkulağı Kervansarayı:Kurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan'ın 12 km. güneydoğusunda Kurtkulağı beldesindedir. 17. yüzyıl sonunda Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla yapılmıştır. 23.60x45.75 m. boyutlarındadır. 1.80x2.15 m'lik kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın hemen yanında, aynı döneme ait ilginç bir mimarisi olan tarihi cami bulunmaktadır.

Ramazanoğlu Çarşısı: Ramazanoğlu Halil Bey`in kurduğu yeni Adana şehrinin çekirdeğini oluşturmaktadır. 15.yy`da kurulan çarşı tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Adana`nın en canlı ticaret merkezi olmuştur. Halen bu önemini sürdürmektedir. Ramazanoğlu külliyesi içinde geniş bir alana yayılır. 16.yy.' dan beri ticaret merkezidir.Osmanlı döneminde özel malların satıldığı kapan denilen üç tarafı çevrili, önü açık dükkanlar; atölyeler ve hanlar vardı. Bugün ise, iki bedesten, sadece portali ayakta kalmış Gön Hanı ve Çarşı Hamamı bulunmaktadır.

Çarşı Hamamı:Ramazanoğlu Piri Bey tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Soğukluk, sıcaklık bölümü ve halvet odalarıyla klasik Osmanlı hamam mimarisinin tipik örneklerindendir. Giriş kapısındaki taş işçiliği ilginçtir.



Büyük Saat Kulesi:Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1882 yılında Vali Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen kesitli 32 m. yükseklikte bir kuledir. Resmi dairelerin zamanlarını ve ezan vakitlerini göstermek için yapılmıştır.


Taşköprü:Adana Müzesi'ndeki kitabede mimar Auxentios tarafından 4. yüzyılda yapıldığı yazılıdır. 319 m. uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğinde olan köprü, yanlardan ortaya doğru büyüyen 21 yuvarlak kemerden ibarettir. Bunlardan ancak 14'ü sağlamdır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması vardır.

Bahri Paşa Çeşmesi: Devrin valisi Bahri Paşa tarafından bugünkü kuruköprü semtinde 1890 tarihinde yaptırılmıştır. İmar çalışmalarından dolayı 1952 kaldırılmıştır. Bu çeşmenin aynısı 1993 yılında Vali Recep Birsin Özen tarafından aynı ölçüler içerisinde yaptırılarak Atatürk Parkının güney tarafına yerleştirilmiştir.

Adana Yeşil Oba Şehitliği: 1920 yılı Haziran ayında kadın ve çocukların çoğunluğunu oluşturduğu 100 kadar Türk'ün yolu Sarıhamzalı ve Yolgeçen köyleri civarında ermenilerce kesilmiştir. Milli kuvvetlere ulaşmak amacıyla yola çıkan bu grup, ermenilerce Kahyaoğlu Çiftliğine götürülerek katledilmiştir.

Küçük Dikili Köyü Şehitliği: 1920 yılında Haziran ayında Karahan'daki Milli kuvvetlere kavuşmak için yola çıkan 100' e yakın Türk Yeşiloba yakınındaki ermeni çiftliğinde alçakça öldürülmüşlerdir.

Saimbeyli Şehitliği:Kurtuluş Savaşı devam ederken, Saimbeyli'yi düşmandan kurtarmak için yapılan çarpışmalarda Şehit olan 80 kişinin mezarı burada bulunmaktadır.

 İpek Yolu: Ceyhan - Kurtkulağı Kervansarayı, Karaisalı Kesir Han ve Sarışıkhan, ipek yolu güzergahında bulunmaktadır.

Camiler, Kiliseler, Sinegoglar

Kozan Kalesi ve Manastırı:Assurlular tarafından yaptırılmıştır. Kozan Kalesi (Sis) tarihi yol üzerinde stratejik yönden önemli bir konumdadır. 9. yüzyılda Abbasilerin, 11. yüzyılda Selçukluların ve daha sonra Haçlıların eline geçmiştir. Her üç yılda bir yapılan vaftiz yağı çıkarma törenleri nedeniyle, Hıristiyan dünyasının önemli merkezlerinden olmuştur.

Ulu Cami Ve Külliyesi:İldeki sivil mimari eserlerinin en önemlilerindendir. 1513 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yapımı başlatılmış, 1541 yılında Halil Bey'in oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilerek ibadete açılmıştır. Cami, Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimari özelliklerini taşır. 34.50x32.50 m. ölçülerinde dikdörtgen bir plan arz eden caminin kapısı Selçuklu mimari tarzında, minaresi Memluk stilindedir. Kapının üzerindeki konik çatı ve minaredeki taş kemerler bu çağın özelliklerini yansıtır. Kürsü beyaz mermer, mihrap ise siyah mermer ile çevrilidir. Mihrap duvarı 16. ve 17. yüzyıl İznik ve Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Gri çiniler 18. yüzyıla aittir ve sonraki restorasyon sırasında yerleştirilmiştir. Birbirine bağlı dört kolon, ibadet alanını ikiye böler. Caminin dış yüzeyinde ve giriş kapısında siyah beyaz taşlar kullanılmıştır. Bitişiğindeki türbe Ramazanoğlu ailesinindir. Türbede son derece sanatsal bir şekilde bitki motifleri ve çiniler kullanılmıştır. Caminin doğusundaki medrese bugün öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır.

Hasan Ağa Camisi:Ali Dede Mahallesi'nde bulunan Hasan Ağa Camii, Adana'nın Osmanlı devri klasik mimari tarzını taşıyan tek cami olması bakımından çok önemlidir. Müezzin mahfeli üzerindeki ahşap işçiliği mükemmeldir.

Hoşkadem Camii:Kozan ilçesinde, Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 yılında yaptırılmıştır.

Yağ Camii:Yağ Camii, önceleri "Eski Cami" adı ile anılıyorken, hemen yanında kurulu yağ çarşısı nedeniyle daha sonraları bu adı almıştır. 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey'in emri ile kiliseden camiye çevrilmiş, günümüzdeki haline Piri Paşa tarafından yaptırılan eklemelerle kavuşmuştur.

Yeni Camii: 1724 yılında yapılmış olup, Arap mimarisi tarzındadır.

Akça (Ağca) Mescit:Adana'nın En eski Türk yapısı olarak bilinen Akça mescit Ulucami Mahallesinde, Ulucami'ye 60 mt. Mesafede bulunmaktadır. Ağca Bey isminde bir Türkmen ağası yaptırmış olduğundan bu ismi almıştır. Eebcet denilen tarihlendirme Akça Mescitte görülmektedir. Bu fünkü kitabenin bulunduğu giriş kapısının üzerinde evvelce kabartma olarak yapılmış ve bugün izleri mevcut iki kuş figürü bulunmakta olup, bu kuş figürleri ebcet hesabıyla bir tarih meydana getirmektedir. Böylece Ebcet hesapcılarının değerlendirmesinin doğru olduğu kabul edilirse eser 812 Hicri (1489) yılında yapılmıştır.

Bebekli Kilise:1880-90 yılları arasında yapılan kilisenin esas ismi Saint Paul'dür. Kilisenin tepesinde Meryem Ana'nın 2.5 metrelik tunç heykeli bulunmaktadır. Heykelin bebeğe benzemesi nedeniyle halk arasında Bebekli Kilise olarak bilinir.
#9
Adana / Adana’nın Meşhur Yemekleri
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 12:36 ÖS
Tarihi ve kültürü kadar mutfağıyla da keyifli bir seyahat deneyimi sunan Adana, kendine has yemek kültürünü oluştururken ev sahipliği yaptığı birçok medeniyetten de izler taşıyor. Bu sebeple şehre ait yemeklerde farklı medeniyetlerden izler görmek mümkün.

Farklı lezzetleri kendi damak zevkine uygun olarak birleştirmiş ve günümüze taşımayı başarmış bir mutfak olan Adana mutfağı Batıdan, Yakın Doğudan ve Arap kültüründen esintileri barındırır. Şehrin yemeklerine özellikle Arap ve Anadolu-Türk mutfağından izler görülüyor.

Adana mutfağı; yağlı, hamurlu ve et ağırlıklı yemekler ile ön plana çıkıyor. Yemeklerin içerisinde bolca et, un, bulgur, sebze, baharat ve yağlı malzemeler kullanılır. Adana lezzetleri hazırlanırken süt, yoğurt, peynir ve çökelek gibi malzemelere de sıklıkla yer veriliyor.

Adana'da neredeyse her mutfakta bir et kütüğü ve tokmağı bulunur. Hamur tahtası ve sac gibi genellikle profesyonel mutfaklarda olan malzemelerin Adana'da yöre halkı tarafından evlerin mutfaklarında da kullanıldığı görülebilir.

Sebzelerde, bakliyat türlerinde ve hatta çorbalarda bile et kullanılan bir mutfak olan Adana mutfağı, ete doyacağınız bir tatil vadediyor. Ziyaretiniz esnasında denemeniz gereken Adana'nın meşhur yemekleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Adana'nın Meşhur Yemekleri

Adana Kebap
Şırdan Dolması
Analı Kızlı Çorbası
Yüksük Çorbası
Mumbar Dolması 
Fellah Köfte
Gül Mantı
Adana Böreği
Avgan Pilavı
Bamya Dolması
#10
Adana / Adana Hakkında Genel Bilgiler
Son İleti Gönderen AsiL - Ara 21, 2024, 12:34 ÖS
Il Trafik No: 01

Yüzölçümü: 17.253 km²

Nüfusu: 2.201.670 (31 Aralık 2016)

Cografi Konumu: Adana Toros daglarinin güneyinde yer alan Çukurova'da Seyhan nehri üzerinde kurulmustur. Akdeniz'e yaklasik 160 km'lik kiyisi bulunan Adana Avrupa'yi, Asya'ya baglayan önemli ulasim yollari üzerindedir.

Komsu illeri: Dogusunda Osmaniye 90 km, Hatay 190km, Kuzeydogusunda K.Maras 187 km, Kuzeyinde Kayseri 332 km, Kuzeybatisinda Nigde 205 km, Batisinda Içel 70 km.

Topografyasi: (Daglar, Nehirler, Göller vb.)

Orta dogu ile kara ve demiryolu baglantisi Adana üzerinden yapilir. Bu baglanti Toroslar'da Gülek Bogazi'ndan saglanir. Il yüzölçümünün % 49 daglik, % 23 yaylalar ve %27 ova ve düzlük alandir. Güneyden kuzeye gidildikçe Toroslara varinca yükseklik 2500 m. asar. Toroslarin etekleri Akdeniz'e dogru ova biçimini alir. Iç Anadoludan dogan Seyhan ve Ceyhan Nehirleri Akdenize akar. Toros Daglarinin zirvesinde yedi göller vardir. Seyhan nehri üzerinde Seyhan ve Çatalan Baraj gölleri, Ceyhan Nehri üzerinde Aslantas Baraj gölü ile, Karatas' da Akyatan ve Agyatan kus cenneti gölleri vardir.

Iklimi : Adana Akdeniz iklim özelliklerini tasir. Yazlari sicak ve kurak, kislari ilik ve yagislidir. Ortalama yagis miktari 625 mm.'dir. Yagislar % 51 kisin, % 26 ilkbaharda, %18 sonbaharda, % 5 yazin düser. En soguk ay Ocak (ortalama 9 C), en sicak ay Agustostur (Ortalamasi 28C ).

Bitki örtüsü:

Akdeniz iklimi özellikleri tasiyan bitki örtüsü, yüksekligi 700-800 metreye kadar olan kesimde, mersin (murt) (myrturs cummunis) sandal (arbutus andrachne) kermes mesesi (quercus coccifera), çinar (platanus orientatis), yabani zeytin (oleaeuropea sylvestris), akça kesme(philyrea latifolia), menengiç (pistacia terebinthus), sakiz agaci (pistacia lentiscus), funda (erica verticillata), erguvan (cercis siliquastrum), kara çali (paliurus spina), zakkum (nerium oleander), okaliptus (ecalypus spp) gibi maki türü agirliklidir. 800 metreden itibaren yayvan yaprakli mese (quercus calliprinus), kizilcik (cornusman), defne (laurus canseriensis), daha yükseklerde çam türleri (pinus nigra, pinus sylvestres), ardiç (junipearus), kayin (fagun), toros göknari (abies cilicica), sedir (cedrus libani) ve 2000 metreden sonra alp tipi çayirlar rengarenk çiçekleriyle dogal bir hali görünümündedir.

Çukurova bölgesinde yumrulu bitkilerden kardelen (galanthus plicus), yabani siklamen (cyclamen mirabille hidebr), ada sogani, nergis (narissus), sümbül (ylacinthus) ve benzeri bitkilere bahar aylarinda sikça rastlanir.

Yine bölgede kirsal kesimde yetisen, gelincik (pampal) çiçeginin Avrupa'daki türlerinden farkli oldugu bilinmektedir.

Tarihçesi:
M.Ö. 1900 Luvi Kralligi (Hititlerin bir kolu), M.Ö. 1500-1333 Arzava Kralligi (Hititlerden ayri dogu kökenli bir grup), M.Ö. 1900-1200 Hitit Kralligi, M.Ö. 1190-713 Kue Kralligi (Frigler), M.Ö. 713-660 Asur Kralligi, M.Ö. 663-612 Kilikya Kralligi, M.Ö. 612-333 Pers Satrapligi, M.Ö. 333-323 Helenistik dönemi, M.Ö. 312-1333 Selökidler, M.Ö. 178-112 Karsunlar dönemi, M.Ö. 395-638 Bizanslilar ve M.S. 638 Islam devri sirasiyla Ermeni Kralligi, Misir Türk Memluklulari, Ramazanogullari Osmanlilar, Fransizlar tarafindan isgal edilen Adana 5 Ocak 1922'de kurtarilmistir. Böylece tarih boyunca on ayri ve büyük medeniyete, 18 ayri siyasi yapilasmaya sahit olmustur.

Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasinda verimli sulak arazide kurulu Adana'nin tarihi, cografi konumu nedeni ile M.Ö. 6000 yillarina uzanmaktadir. Adana, Antik Kilikya Bölgesinin en önemli sehirlerinden birisidir. Hititler'den Osmanli'ya, gelmis geçmis birçok medeniyetlerin besigidir. Adini Yunan mitolojisine göre Gök tanrisi Uranus'un oglu Adanus'dan almistir. Toroslardan ovada genis kivrimlar yaparak Akdeniz'e dökülen Seyhan (Sarus)nehrinin kiyilarinda kurumustur. Adana'nin merkezinde bulunan Tepebag höyügü, Insan oglunun yerlesik hayata geçtigi neolitik döneme aittir. Tarihi M.Ö.6000 lere kadar dayanan Dünyanin en eski yerlesim birimlerinden birisidir. Adana Kiznuwatna Kralligi'nin Merkezi iken M.Ö.1350 lerde Hitit Federasyonuna dahil olmustur. M.Ö. 9.yy.da Asurlular'in M.Ö. 7.yy.da Iranlilarin eline geçmistir. M.Ö. 333' de Büyük Iskender ve ordusuna ev sahipligi yapan Adana, Issos savasindan sonra Makedonyalilar'in , Iskender'in ölümünden sonra da Selefkiler'in eline geçmistir.

M.Ö. 1. yy. da Bölgede Eyalet valisi olarak görev yapan ünlü Hatip Çiçeron zamaninda Roma devletinin hakimiyetine giren Adana, Dogu Roma'nin en büyük ticaret merkezi olmustur. M.S. 260'da Sasaniler'in, M.S. 4. yy. da Bizanslilar'in, 8. yy. da Abbasilerin, 10, yy, yine Bizanslilar'in, 11. yy. da Selçuklular'in, 12. yy. da Ermeniler'in, 14.yy.da da Memlüklüler'in eline geçerek tamamen Türklerin olmustur.

Türk Memlük Devleti zamaninda Orta Asya'dan Çukurova'ya gelen Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerine yepyeni bir medeniyet kurulmasinda öncülük etmislerdir. Pyramos nehrinin adi Ceyhan, Sarus nehrinin adi ise Seyhan olmustur.
Adana'da 1352 yilinda kurulan Ramazanoglu beyligi 1517 yilina kadar devam etmistir. Bu tarihte, Misir seferine giden padisah Yavuz Sultan Selim, Adana'yi Osmanli Imparatorluguna baglamistir. 1535 yilinda dogu seferine çikan Kanuni Sultan Süleyman'a, 1638'de Bagdet seferine çikan padisah lV. Murat'a,1833'de Osmanli devletine bas kaldiran Misir valisinin oglu Ibrahim Pasa'ya ve ordusuna ev sahipligi yapmistir.

I.Dünya Savasinin bitis tarihi olan 1918'de Türkler için yen bir mücadele baslamistir.

31 Ekim 1918'de Adana'ya gelerek Alman maresali LIMAN Von Sanders'den Yildirim Ordulari Komutanligi'ni devralan Mustafa Kemal , "Savas, müttefikler için bitmis olabilir; Ama bizi ilgilendiren savas, kendi istikbalimizin savasi, ancak simdi basliyor" diyerek, Adana'da Kurtulus savasinin ilk isaretini vermistir. Bu sirada düsman kuvvetleri Adana ve yöresini isgal etmeye baslamilardir. Amaçlari, Avrupa devletlerine destek veren bir Ermeni devleti kurmaktir. 1918-1919 yillarinda, isgalciler, Adana'da zulüm ve iskence uygulamislardir. Bunca baskiya dayanamayan Adanalilar örgütlenerek "Kilikya Milli Kuvvetler Teskilati"ni kurmuslardir.

5 Agustos 1920'de Mustafa Kemal, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozanti'ya gelerek burayi il merkezi haline getirmisler ve Pozanti kongresini yapmislardir. 1920 Kasim ayinda Fransizlar yenilgiye ugramislar ve Fransiz Hükümeti, T.B.M.M. Hükümeti'ni resmen tanimistir. 20 Ekim 1921'de Fransizlar'la "Ankara Antlasmasi" imzalanmistir. Bu antlasmaya uygun olarak 5 Ocak 1922'de Fransizlar, Çukurova'dan tamamen ayrilmislardir. Bu tarihten itibaren il merkezi tekrar Adana'ya tasinmistir.